Bütün yemekler aşkla yapılır. Bu kez de aşkınıza aş katmaya ne dersiniz? Aşkın tarifini bir de mutfak terimleriyle anlatalım istedik.

Tuz gibi olun;

yani varlığınızı da yokluğunuzu da hissettirmeyin. Tuzu az olan yemek yavanlaşır ve samanlaşır. Tuzu fazla olan yemek ise ağırlaşır ve yenilmez. Fakat tuzu tam kararında olan yemek tadından yenmez ve yemekte tuzun varlığı ile yokluğu belli olmaz.

Sevgilinizin yanında olun ve ona güzellikler katın. Damak tadına güvenen bir erkek zaten tuzun (yani sizin) ona ne kattığınızı çok geçmeden anlayacaktır.

Su gibi akışkan olun;

Ne buharlaşıp uçun, ne de donup katılaşın. Biliyorsunuz ki su girdiği kabın şeklini alır. Ancak katılaştığında, içinde bulunan kabı çelik de olsa parçalar. Kalplerinizi birbirinize karşı katılaştırmayın ama tümüyle de buharlaştırmayın. Sizin de isteklerinizin olduğunu hissettirin ama arzularınız akışkan kalsın.

Kapılar her iki yöne de açılır..

Bütün kapılar her iki yönede hareket eder. Başka türlü açılıp kapanması mümkün değildir. Bir sorunun haklı tarafında yer alıyor olabilirsiniz, sevgiliniz de haksız olabilir. Bu durum kapıyı tamamen kapatmak gibi bir karara neden olmamalı. İçeride de olsanız dışarıda da olsanız kapı açılıyor olmalıdır.

Bilinen meyve daha tatlıdır.

Birbirine alışan insanların aşkın heyecanını kaybedeceği düşünülür, fakat bu durum tamamen yanlıştır. Mesela, Afrika’da bir yerde olduğunuzu düşünün ve o yörenin en harika meyvesini size tattırsalar herkese güzel gelen meyve size çokta güzel gelmeyebilir. Halbuki her zaman yediğiniz, sevdiğiniz, ağacına çıktığınız ve özlediğiniz meyve size daha lezzetli gelecektir.