Deprecated: Function create_function() is deprecated in /home/coolkadin/public_html/wp-content/themes/tomasdaisy/framework/modules/widgets/sticky-sidebar/sticky-sidebar.php on line 20

Warning: Cannot modify header information - headers already sent by (output started at /home/coolkadin/public_html/wp-content/themes/tomasdaisy/framework/modules/widgets/sticky-sidebar/sticky-sidebar.php:20) in /home/coolkadin/public_html/wp-content/plugins/smio-wpapi/class.controller.php on line 8

Warning: session_start(): Cannot start session when headers already sent in /home/coolkadin/public_html/wp-content/plugins/smio-wpapi/class.controller.php on line 11

Warning: Cannot modify header information - headers already sent by (output started at /home/coolkadin/public_html/wp-content/themes/tomasdaisy/framework/modules/widgets/sticky-sidebar/sticky-sidebar.php:20) in /home/coolkadin/public_html/wp-includes/feed-rss2.php on line 8
yumurtalık kistleri – Cool Kadın | Magazin Moda ve Kadına Dair Her Şey Öncü Kadın Portalı https://www.coolkadin.com Sat, 26 Dec 2015 10:45:07 +0000 tr hourly 1 https://wordpress.org/?v=6.4.4 https://www.coolkadin.com/wp-content/uploads/2021/05/cropped-logo_4-32x32.png yumurtalık kistleri – Cool Kadın | Magazin Moda ve Kadına Dair Her Şey Öncü Kadın Portalı https://www.coolkadin.com 32 32 Gebelikte Vajinal Akıntı https://www.coolkadin.com/gebelikte-vajinal-akinti.html Sat, 26 Dec 2015 10:45:07 +0000 https://www.coolkadin.com/?p=7930 Gebelikte...

The post Gebelikte Vajinal Akıntı first appeared on Cool Kadın | Magazin Moda ve Kadına Dair Her Şey Öncü Kadın Portalı.

]]>
Gebelikte kadınların sıkça yaşadıkları bir durumdur. Kadınların büyük bölümünde gebelik döneminde vajinal akıntı olur.Lökore ( beyaz akıntı ) adı verilen bu akıntı sulu, beyaz veya hafif kokulu ya da kokusuz bir akıntıdır.Nedeni hormonların gebelik sırasında aşırı derecede genişleyen vajina duvarına yaptığı etkidir.Vajinal akıntı gebelik süresinde artabilir ve şiddetlenebilir.Akıntının muhteviyatında yer alan yüksek asit oranının, zararlı bakterilerin üremesini engellemede rolü olduğu düşünülür.

Doğum yaptıktan sonra da vajinal akıntınız olabilir.Loşi ( lohusalık akıntısı ) adı verilen bu akıntının nedeni hormonal iniş çıkışlardır ve miktarı, görüntüsü ve süresi farklılıklar gösterir.Başlangıçta kanlı iken dört gün kadar sonra rengi açılır ve kahverengimsi bir renk alır.On gün sonra da beyaz ve sarımsı bir renge döner.Arada bir pıhrı geldiği de olur.Bu gebelik sonrası akıntı , 2 ila 8 hafta arasında sürer.

Vajinal akıntı ,vajinal enfeksiyonun belirtisi de olabilir.Akıntınızın yeşilimsi , sarımsı, koyu ve peynir kıvamında ve ağır kokuluysa ve buna kızarıklık, kaşınma ve vulvada tahriş eşlik ediyorsa , vajinal enfeksiyon geçiriyor olabilirsiniz.Bakteriel vajinit yaygın bir vajinal enfeksiyon türüdür.Pis kokulu ve gri ile yeşilimsi bir renk arası akıntıya neden olur ve erken doğum ile ilişiklendirilir.Gebelikte sık görülen diğer vajinal enfeksiyonlar ; pamukçuk ve trikomoniyazdır.Her ikisi de bebeğe zarar vermez ve gebelik sırasında tedavi edilebilir.

Gebelikte sürekli ve şiddetli sulu akıntı suyunuzun geldiği anlamına gelebilir .Kanlı koyu kıvamlı ve mukoza gibi bir vajinal akıntı da rahim ağzıyla ilgili bir sorunu işaret edebilir.
NELER YAPILABİLİR

Gebelik döneminde gebeliğe bağlı oluşan akıntıyla baş etmek için günlük ped kullanabilirsiniz.Oluşabilecek enfeksiyon riskini azaltmak için aşağıdaki önerileri dikkate alın.

►Duş alırken vajinanıza su tutmayın.Vajinaya suyla yıkamak vajinadaki mikroorganizma dengesini altüst ederek bakteriyel vajinite neden olabilir.

►Pamuklu iç çamaşırı kullanın.

►Rahat ve bol giysiler giyin.Dar pantolonlardan, taytlardan ve jimanastikçi mayolarından uzak durun.
NE ZAMAN DOKTORA BAŞVURMALISINIZ ?

Aşağıdaki durumlarda doktora başvurunuz,

►Akıntının yanı sıra karın ağrısı ve ateş varsa,

►Akıntı yeşilimsi , sarımsı bir renk alıp kötü koktuğunda ya da koyu, peynir kıvamında veya pıhtı gibi olduğunda veya kan geldiğinde,

►Akıntıya vulvada acı, kızarıklık, yanma ve kaşıntı eşlik ediyorsa,

►Sürekli ve şiddetli sulu akıntınız varsa ,

►Yakın zamanda amniyosentez yaptırdıysanız ve vajinal akıntınızda artış olduysa .Bu amniyotik sıvı sızıntısı belirtisi olabilir.
Doğum yaptıktan sonra aşağıdaki durumlarla karşılaşırsanız doktorunuza başvurun.

►Dört saat boyunca saatte bir sırılsıklam bir pedi atıyorsanız.Başınız dönüyor ve kan kaybınız artıyorsa , dört saati beklemeyin .Dört saati beklemeyin hemen hastaneye başvurun.

►Akıntınızın balık kokusuna benzer pis bir kokusu varsa,

►Akıntıya karın ağrısı ve ateş eşlik ediyorsa ,

►Karnınızda hassasiyet varsa ve çok sayıda kan pıhtısı geliyorsa.

The post Gebelikte Vajinal Akıntı first appeared on Cool Kadın | Magazin Moda ve Kadına Dair Her Şey Öncü Kadın Portalı.

]]>
Vajinada Akıntı ve Kaşıntı, Yanma Nedenleri https://www.coolkadin.com/vajinada-akinti-ve-kasinti-yanma-nedenleri.html Sat, 26 Dec 2015 10:34:32 +0000 https://www.coolkadin.com/?p=7923 Vajinal...

The post Vajinada Akıntı ve Kaşıntı, Yanma Nedenleri first appeared on Cool Kadın | Magazin Moda ve Kadına Dair Her Şey Öncü Kadın Portalı.

]]>
Vajinal akıntı enfeksiyon kapması sonucu ortaya çıkan ve kaşıntıya neden olan bir lezyondur. Vajinitler yani vajinanın enfeksiyonları mantar, parazit veya bakteri enfeksiyonlarına bağlı olarak meydana gelirler. Bazı durumlarda bu etkenlerin ikisi veya tümü birden beraberce enfeksiyon yaratırlar. En sık yarattıkları belirtiler vajinal akıntı (kokusuz veya kötü kokulu) ve vajinal kaşıntıdır.

Mantar enfeksiyonu

Sık sık mantar enfeksiyonu geçiriyorsanız bu yazıyı da gözden geçiriniz

Kadınların yaklaşık %75’i hayatlarında en az bir kez, önemli bir kısmı ise senede iki veya daha fazla vajinal mantar enfeksiyonu atağı geçirirler. Gebelik, doğum kontrol hapı kullanımı, uzun süren antibiyotik kullanımı ve tedavi edilmemiş şeker hastalığı mantar enfeksiyonunu kolaylaştıran etkenlerdir.

Candida Albicans veya Torulopsis Glabrata adı verilen iki mantar türünün neden olduğu bu vajinit türünün en sık görülen bulgusu vulva ve vajinada yoğun kaşıntıyla birlikte peynir kesiği şeklinde, beyaz renkli, kokusuz akıntıdır. Bazen akıntı çok yoğun olabilir. Dış genital bölgede enfeksiyonun kendisine ve kaşıntıya bağlı olarak kızarıklık ve ödem oluşmuş olabilir. Bazı durumlarda kaşınmanın yarattığı tahriş idrar yaparken yanmaya neden olabilir. İleri durumlarda vajinal mantar enfeksiyonları ilişki esnasında ağrıya da neden olabilmektedirler.

Bu şikayetlerle başvuran bir kadında tanı koymak kolaydır. Gerektiği durumlarda vajinal salgı örneklerinde mantarı görmek veya kültürde mantarı üretmek gerekebilir.

Bazı durumlarda hiçbir şikayeti olmayan bir kadının genel jinekolojik muayenesinde veya alınan papsmear örneğinde mantar saptanabilmektedir. Böyle bir durumda doktorların bir kısmı mutlak tedavi önermekte, bir kısmı ise şikayet yaratmayan mantarlara ilaçla müdahale etmenin gerekli olmadığı görüşünü taşımaktadırlar. Hangi yaklaşımın doğru olduğu net olarak bilinmemekle birlikte mantarların vajinada hiçbir belirti yaratmadan yıllarca yaşayabildiği bilinmektedir. Dahası, şikayet yaratmayan bu mantar hücrelerini genital sistemden atmaya çalışmak kadını sonraki yaşamında mantar enfeksiyonundan muaf tutmamaktadır. Mantar enfeksiyonu cinsel yolla bulaşan bir hastalık olarak kabul edilmez.

Mantar enfeksiyonunun tedavisinde günümüzde çok sayıda ilaç seçeneği bulunmaktadır. Hafif enfeksiyonlarda vajinaya fitil uygulaması, vulvaya krem uygulaması şeklinde tedavi önerilmekte, daha ağır enfeksiyonlarda veya fitil kullanamayanlarda ise tek dozlu ilaçlarla tedavi çoğu durumda başarılı olmaktadır.

Tekrarlayıcı enfeksiyon durumunda öncelikle mantar enfeksiyonunu kolaylaştıran etkenler göz önünde bulundurulmakta ve tek doz tedavi yerine uzun süreli tedaviler tercih edilmektedir.

Mantar enfeksiyonu geçiren kadınlarda eş tedavisinin gerekli olup olmadığı tartışmalı olmakla birlikte, mantar enfeksiyonunun esasen kadın genital sisteminin bölgesel bağışıklığının geçici olarak azalmasına bağlı larak oluştuğu gerçeği göz önünde bulundurularak bu tedavinin gereksiz olduğu düşünülmektedir. Bu konuda doktorların yaklaşımları farklı olabilir.

Tedaviye cevap en erken 2. günde alınabildiğinden şiddetli kaşıntı nedeniyle günlük yaşamı olumsuz etkilenmiş kadınlarda bölgesel kaşınma belirtisini ortadan kaldırmak için ek ilaçlar kullanmak gerekebilir.

“Kronik mantar enfeksiyonları”

Bazı kadınlarda alt genital bölgede inatçı kaşıntılar meydana gelmiş ve bu kaşıntılar defalarca mantar enfeksiyonu tanısıyla tedavi edilmeye çalışılmış olabilir. Kronik mantar enfeksiyonu gerçekte çok ender görülen bir durumdur. İleri incelemelerde bu kadınların çoğunda dış genital bölgede gerçekte bir allerjik reaksiyon veya ciltte enfeksiyona bağlı olmayan bir dermatit durumu söz konusudur. Böyle bir durumda mantar ilaçlarıyla belirtilerin geçirilmesi mümkün olamamaktadır.

Sık sık mantar enfeksiyonu geçiriyorsanız bu yazıyı da gözden geçiriniz

Trikomonas enfeksiyonu

Trichomonas Vaginalis kuyruklarıyla hareket eden ve vajinal ortamda kolaylıkla üreyerek vajinit yapabilen bu mikroskopik parazitin cinsel yolla bulaştığı düşünülmektedir. Henüz yeterince kanıtlanmamış olmasına karşın ortak kullanılan tuvaletlerden, havlulardan ve iç çamaşırlardan, havuzdan da bulaştığı düşünülmektedir.

Trikomonas vajinitinin en sık görülen belirtileri sarı, köpüklü, kötü kokulu bol vajinal akıntı ve sıklıkla vulvada (genital bölgenin dış kısmında) kaşıntıdır.

Trikomonas vajiniti sıklıkla Gardnerella vajiniti ile birlikte bulunur.

Tedavide fitil veya tablet şeklindeki ilaçlardan faydalanılır.

Trikomonas enfeksiyonu sıklıkla belirti vermeyen bir enfeksiyon türüdür. Mantarın aksine hiçbir şikayeti olmayan bir kadının muayenesinde tesadüfen saptandığında da mutlaka tedavi edilmesi önerilir. Bunun nedeni bu enfeksiyonun cinsel ilişkide kolaylıkla diğer tarafa bulaşabilmesidir. Trikomonas enfeksiyonunun gebelik döneminde suların erken gelmesine ve erken doğum tehdidine neden olduğu da düşünülmektedir.

Trikomonas vajiniti cinsel yolla bulaşan hastalıklar grubunda yer aldığından kadının eşinin de tedavi edilmesi önemlidir. Trikomonas enfeksiyonu taşıyan bir erkek çoğunlukla hiçbir hastalık belirtisi göstermez ve tek bir ilişkide bile enfeksiyonu eşine kolaylıkla bulaştırabilir

Enfeksiyondan korunmada cinsel yolla bulaşan hastalıklardan korunma önlemlerine uyulması çok önemlidir. Ortak kullanıma açık tuvaletlerde dikkatli olmak, iç çamaşır ve havlu gibi özel eşyaları başkalarıyla paylaşmamak ve temiz olduğundan emin olunmayan havuzlara girmemek uyulması gereken diğer kurallardır.

Gardnerella vajiniti (Bakteriyel vaginosis)

Bu vajinit türü vajinanın normal florasının doğal bileşeni olan ve vajinayı enfeksiyonlara karşı koruyan laktobasil bakterilerinin sayıca azalması ve yerini başta Gardnerella Vaginalis olmak üzere diğer bazı bakterilerin almasıyla oluşur.

“flora” vücudun mukozalarında (barsak, ağız, burun, vajina) ortama zarar vermeden ve hatta bazı önemli işlevleri yerine getirmek için bulunan bakterilerin oluşturduğu topluluktur.

Gardnerella vajinada laktobasiller sayıca normal olduğu sürece çoğalma gücüne sahip değildir.

Vajinanın doğal bakteriyel ortamını oluşturan laktobasillerin sayıca azalmasına neden olan etkenler tam olarak bilinmemekle birlikte sık cinsel ilişki, vajinanın içinin yıkanması gibi etkenlerin önemli rolü olduğu düşünülmektedir.

Gardnerella vajiniti vajinitler arasında en sık görülendir ve direkt cinsel yolla bulaştığı düşünülmemektedir.

Bu vajinit türünün en sık görülen belirtisi sarı-gri renkli akıntı ve özellikle cinsel ilişkiden sonra belirginleşen kötü kokudur. Bu koku çoğu durumda balık kokusuna benzer.

Gardnerella vajiniti gerek genital hijyeni bozması nedeniyle gerekse pelvik enfeksiyon riskini artırması, gebelik döneminde erken doğum tehdidi, suların erken gelmesi, doğum sonrası enfeksiyon oluşumu gibi sorunlara neden olabilmesi mutlaka tedavi edilmesi gereken bir durumdur. Tedavi için fitil ve tablet şeklinde ilaçlar kullanılmaktadır.

Enfeksiyona bağlı olmayan vajinit (atrofik vajinit)

Vajinanın doğal ortamını oluşturan laktobasil adlı bakteriler östrojen hormonunun vajinaya etkisiyle “ayakta dururlar”. Yine östrojen hormonu vajina dokusunun sağlamlığını da sağlar. Östrojen herhangi bir nedenle azaldığında vajina dokusunun incelmesi (atrofi) ve laktobasillerin azalması tek başına akıntı nedeni olabilir. Vajinanın incelmesi ilişkide ağrı ve kanamaya da neden olabilir. Ek olarak laktobasillerin azalmasıyla vajinada oluşan enfeksiyon akıntı şikayetinin artmasına neden olabilir.

Kadında östrojen azalmasının en sık görülen nedeni menopozdur ve bu konu başka bir bölümde ele alınmıştır.

The post Vajinada Akıntı ve Kaşıntı, Yanma Nedenleri first appeared on Cool Kadın | Magazin Moda ve Kadına Dair Her Şey Öncü Kadın Portalı.

]]>
Vajinada Mantar Enfeksiyonu https://www.coolkadin.com/vajinada-mantar-enfeksiyonu.html Sat, 26 Dec 2015 10:26:33 +0000 https://www.coolkadin.com/?p=7915 Vajinada...

The post Vajinada Mantar Enfeksiyonu first appeared on Cool Kadın | Magazin Moda ve Kadına Dair Her Şey Öncü Kadın Portalı.

]]>
Vajinada mantar enfeksiyon hemen hemen bütün kadınların yaşadığı enfeksiyonlardan biridir. Vajinal mantar enfeksiyonu, kadınların % 75’lik kısmının hayatında en az bir kere karşılaştığı yaygın bir hastalıktır. Vajinal mantar enfeksiyonlarına yol açan mikroorganizmalardan en sık görüleni Candida albicans adı verilen bir maya hücresidir. Vakaların %67-95’inde bu mantar hücresi sorumlu olarak bulunduğundan, vajinal mantar enfeksiyonları genelde vajinal kandidiyazis şeklinde tanımlanır. Vakaların yaklaşık %10-15’inde Torulopsis glabrata gibi diğer Candida türleri de etken olabilir.

MANTAR ENFEKSİYONUNUN OLUŞMA ŞEKLİ

Mantar enfeksiyonu genellikle başka yerden bulaşmaz. Kadının kendi normal vajinal floralarında bulunan mantar hücreleri çeşitli nedenlerle vücut direnci düştüğünde çoğalıp aktif hale gelerek vaginit oluştururlar.

Vajenin en önemli özelliklerinden birisi de zararlı bakterilere karşı savunmada yer alan ve laktobasil adı verilen yararlı bakterileri kendi florasında içermesidir. Laktobasillere süt basilleri adı da verilmektedir.

Laktobasiller vajenin asit PH’sinde üreme özelliği göstererek vajeni zararlı mikroplardan adeta korurlar.

Laktobasillerin sayıca azaldığı pek çok durumda vajen enfeksiyonları (vaginitler) görülebilecektir. Örneğin antibiotik kullanımı sonucunda vajinal mantar oluşmasının nedeni de budur.

Antibiotik kullanımı sonrası (en sık etkili olan antibiyotikler tetrasiklin ve penisilin grubu ilaçlardır), stres yada yorgunlukla direncin düşmesiyle ortaya çıkan fırsatçı bir enfeksiyondur.
Çok nadiren cinsel temasla geçebildiği de sanılmaktadır. Erkek semeninde üretilemediği için cinsel yolla bulaşan bir hastalık olarak her doktor tarafından kabul edilmez. Ancak yapılan araştırmalarda eşlerin benzer tipte mantar hücresi taşıdıkları saptandığı için bazı hekimler tedavide eş tedavisi de uygulamayı uygun görmektedirler. Vajinal mantar bulunan bir kadından eşine mantar hastalığı bulaşabilir, fakat hastalık erkekte çoğunlukla hiç bir şikayete neden olmaz ya da ufak yanma hissi şeklinde kendini belli edebilir. Bir kadın hastalığı olarak düşünülen vajinal mantar, özellikle sünnetsiz erkeklerde de görülebilen bir hastalıktır. Bununla birlikte, bazı durumlarda erkek cinsel organında da aşınma ve çatlaklara neden olabilir.
MANTAR ENFEKSİYONUNUN BELİRTİLERİ

Normal vajen salgısı kokusuzdur ve kaşıntıya neden olmaz. Miktarı çamaşırı ıslatacak kadar bol değildir. Gebelerde ve doğum kontrol hapı kullananlarda salgı miktarı artmaktadır. Vajinal mantar enfeksiyonunun en önemli ve en sık görülen belirtisi özellikle geceleri artan ve huzursuzluk veren kaşıntıdır.

Bu kaşıntı özellikle sıcak etkisi ile artar. Kaşımaya bağlı olarak vulva derisinde soyulmalar ve küçük kanamalar olabilir. Fazla kaşıma nedeniyle deride oluşan çatlaklar da ikincil bir bakteri enfeksiyonunu davet eder. Bazı durumlarda ise genital bölgedeki kaşıntının nedeni mantar enfeksiyonu değildir, bölgesel allerjik bir reaksiyon olabilir. Vulva ve vajinada kızarıklık ve şişlik olabilir.

Bazen de olay tümüyle psikolojik kökenlidir.

Hastaların çoğunda dış genital organlarda yanma vardır. İdrar yaparken, idrarın değdiği bölgelerde şiddetli yanma hissi olur ve o bölge kızarır. Bazı hastalarda cinsel ilişki esnasında ağrı ve yanma olabilir. Ağrıdan dolayı kadınlar cinsel ilişkiden kaçınırlar.

Normalden farklı, kokusuz, zaman zaman kalın ve kütleler halinde, bazen beyaz ya da gri renkte, sulu akıntı olmaktadır. Fakat akıntının olması her zaman bir kural değildir ve her zaman akıntı olmayabilir. Eğer mevcut ise bu akıntı beyaz renkli ve içerisinde süt ya da peynir kesiği şeklindedir. Bu mantarın neden olduğu akıntı tipi, kadından kadına değişir. Bazı kadınlarda yalnızca beyaz, sulu, hafif bir akıntı olur. Bazıları ise vajinalarında kuruluk hissinden yakınırlar. Sık sık da vajina giriminde sulu bir akıntı ile karışmış şekilde peynirimsi, beyaz, pomad şeklinde parçalar, olur. Akıntı fazla olursa, venüs dağından rektumun gerisine kadar yayılan ve bacak aralarını da kapsayan yaygın bir kaşıntılı kızarıklığa neden olabilir.

Akıntıda kötü koku görülmez. Kokunun olması kandidiazise eşlik eden ikinci bir enfeksiyonun varlığını akla getirmelidir.

Vajina duvarında mantar plakları bulunabilir. Bunların görülmesi kandidiazis için tipiktir.

VAJİNADA MANTAR ENFEKSİYONUNUN TANISI

Mantar tanısı için vajinal muayene yeterlidir. Doktor tarafından vaginadaki mantar plaklarının görülmesi ve hastanın şikayetleri tanı için yeterli olmaktadır. Kaşımaya bağlı olarak vulva derisinde soyulmalar ve küçük kanamalar olabilir ve doktor tarafından bunlar da değerlendirilmektedir. Bazen alınan smear testinde hastanın belirgin bir şikayeti olmamasına rağmen mantar hücreleri görülebilmektedir. Vajinal kandidiazisde kültür almanın rolü yoktur. Bunun yerine alınan akıntı örneğinin potasyum hidroksil ile muamele edildikten sonra mikroskop altında incelenmesi ve tipik mantar psödohiflerinin görülmesi tanıyı kesinleştirir.

Bazı durumlarda hiçbir şikayeti olmayan bir kadının genel jinekolojik muayenesinde veya alınan papsmear örneğinde mantar saptanabilmektedir. Böyle bir durumda doktorların bir kısmı mutlak tedavi önermekte, bir kısmı ise şikayet oluşturmayan mantarlara ilaçla müdahale etmenin gerekli olmadığı görüşünü taşımaktadırlar. Hangi yaklaşımın doğru olduğu net olarak bilinmemekle birlikte mantarların vajinada hiçbir belirti oluşturmadan yıllarca yaşayabildiği bilinmektedir. Dahası, şikayet oluşturmayan bu mantar hücrelerini genital sistemden atmaya çalışmak kadını sonraki yaşamında mantar enfeksiyonundan muaf tutmamaktadır.

VAJİNAL MANTARI KOLAYLAŞTIRAN FAKTÖRLER

-Geniş spektrumlu antibiyotikler, vajina PH’ sını bozarak ve iyi huylu bakterileri (normal vajinal florayı) yok ederek mantar oluşumuna sebep olurlar.

-Şeker hastalığı; kan şeker düzeylerinin dengesiz seyrettiği kontrolsüz diabette idrar ve vajinal salgılarda şeker düzeyleri artar, bu da mantar için uygun bir ortam hazırlar.

-Gebelik, özellikle gebeliğin son 3 ayında hücresel bağışıklığın azalması, vagina PH’sının, floranın gebelik hormonlarına bağlı değişmesi ile kandida gelişimi kolaylaşır. Yine gebelikte vajinada glikojen adı verilen maddenin artışı da bu olayı hızlandır.

-Bağışıklık sisteminin baskılanması. İlaçlar ya da sistemik hastalıklar sonucu hücresel bağışıklık sisteminin baskılanması kandidiazisi hızlandırır.

-Hormon kullanımı, östrojen ve progesteron içeren ilaçların alımı kandidiazis görülme oranını arttırır.

-Doğum kontrol hapları, vajinal florayı değiştirerek mantar oluşumu için zemin hazırlarlar.

-Spiral, tüm genital enfeksiyonları arttırabildiği gibi mantar oluşumunu da kolaylaştırmaktadır.

-Naylon iç çamaşırları kullanımı, vajina ve dış genital organdaki nem oranını arttırarak mantar oluşumuna yardımcı olurlar.

-Devamlı hijyenik ped kullanımı, naylon iç çamaşırları gibi nem oranını arttırarak mantar oluşumunu kolaylaştırırlar.

-Şişmanlık, kronik servisit , radyasyon, rahim ağzı yaraları.

-Metabolik hastalıklar, tiroid hormonu bozukluğu gibi hastalıklar kandidiazis için uygun zemin hazırlar

-Şekerli gıda tüketimi. Kanda artan şeker oranı mantar hücre çoğalımını arttırır.

VAJİNAL MANTAR ENFEKSİYONUNUN TEDAVİSİ

Öncelikle mantar oluşumuna zemin hazırlayan faktörleri ortadan kaldırmak gerekir.

Tedavide, ağızdan tablet şeklinde yutulanlar, vajinal bölgeye uygulananlar ve dış genital bölgeye sürülen ilaçlar kullanılır. Başarı olasılığı oldukça yüksektir. Bir kesimde başarılı olunamıybilir yada nüks eder. Bu durumlarda uzun süreli baskılayıcı tedaviler uygulanabilir.

Bazı durumlarda tek kullanımlık tabletlere direnç gelişebiliyor. Bu durumlarda hastanın önceden mutlaka karaciğer fonksiyonlarının test edilip, günde iki kez 10-20 günlük kullanım şeklinde tedaviler yapılabilir.

Hastaların % 5-25’lik kısmında hastalık ileri dönemlerde tekrarlayabilir. Yılda en az dört kez aynı tablo tekrarlar ise rekürren kandidiazisten söz edilebilir. Mantarın vajinadaki sağlam dokuda derinlere ilerlemesi ve sessiz kalarak ilaçlardan da etkilenmemesi buna neden olabilir.

Bir kadın sık sık mantar oluyorsa ters giden bir şeyler olmalı, mutlaka kendinin ya da eşinin hatalı uygulamaları vardır.

Vajina hücreleri sürekli bir yenilenme içinde bulunduğundan üstteki hücreler dökülüp alttaki hücreler yüzeye çıktıkça bu mayalarda yüzeye yaklaşmakta ve uygun ortam bulduğunda yeniden enfeksiyona neden olmaktadır. Bu duruma invazif kandidiyazis adı verilir. İnvazif kandidiazisin önlenmesinde predispozan faktörlerin ortadan kaldırılması şarttır.

Şiddetli ya da uzun süren enfeksiyonlarda vajina “jansiyen moru” çözeltisiyle tedavi edilebilir. Bu ilaç gerçekten işe yarar, ama iç çamaşırlarıda hiçbir deterjanın çıkaramayacağı inatçı lekeler yapar. İlacın fazla kullanılması vulvada kontakt dermatite de yol açabilir.

Doğum kontrol hapı kullanan bir kadında, tekrarlayan vajinal mantar enfeksiyonu, bazen doğum kontrol hapını geçici olarak kesmedikçe düzelmez. Belirtiler çok rahatsız edici değilse, tedavi sırasında bir hafta cinsel birleşmeden uzak durulmalıdır. Ama bu durumda mantarın penisi tahriş etmesini önlemek için erkeğin kondom (kılıf, prezervatif, kaput) kullanması tavsiye edilir.

Tedavi esnasında naylon giysiler giyilmemesi, çamaşırların pamuklu olması, kaynatarak yıkanması ve buharlı ütü ile ütülenmesi, dar giysilerden kaçınılması, vajinanın su ile yıkanmaması bunun yerine nötr pH derecelerine sahip ve bu amaçla üretilmiş sıvı sabunların kullanılması tedaviyi kolaylaştırır.

Vajinal mantar infeksiyonlarının tedavisi hem çok kolay, hem de zordur. Tedavi ile birkaç gün içinde şikayetler geriler. Tedavinin başarılı olması için ilaçların 7 ila 14 gün kullanılması gerekiyor. Hâlbuki belirtiler 2 günde kesildiğinden kadın iyileştim deyip tedaviyi yarım bırakıyor. Mikrop da kısa sürede daha güçlü olarak tekrar ortaya çıkıyor.

Ancak son yıllarda günümüzdeki modern tedavilerle 2–3 gün içinde olay hızla tedavi edilir hale geldi.
Tedavide hem sistemik hem de lokal ilaçların kullanılması gereklidir. Lokal ilaçlar hem vajinal ovül (fitil) hem de krem şeklinde olabilir. Tekrarlayan enfeksiyonlarda ise bazı yazarlar eş tedavisi gerektiğini düşünmektedirler. Kronik bir enfeksiyon yoksa eş tedavisi gerekli değildir.

Ağızdan alınan sistemik tedavide tek günlükten 1 haftalığa kadar tedavi protokolleri ve ilaçlar mevcuttur. Aynı durum vajinal ovüller için de geçerlidir.

Tekrarlayan enfeksiyonlarda, hem sistemik, hem de lokal etkili ilaçlar kullanılır. Vajinal fitil ve kremler, ağızdan alınan antifungal ajanlar uygun doz ve sürede kullanılır. Tekrarlayan enfeksiyonlarda eş tedavisi de önerilir.

Kronik mantar enfeksiyonları

Bazı kadınlarda alt genital bölgede inatçı kaşıntılar meydana gelmiş ve bu kaşıntılar defalarca mantar enfeksiyonu tanısıyla tedavi edilmeye çalışılmış olabilir. Kronik mantar enfeksiyonu gerçekte çok ender görülen bir durumdur. İleri incelemelerde bu kadınların çoğunda dış genital bölgede gerçekte bir allerjik reaksiyon veya ciltte enfeksiyona bağlı olmayan bir dermatit durumu söz konusudur. Böyle bir durumda mantar ilaçlarıyla belirtilerin geçirilmesi mümkün olamamaktadır.

VAJİNAL MANTAR İÇİN PRATİK BİTKİSEL TEDAVİ YÖNTEMLERİ

*-Vajen bölgesine, hakiki doğal bal günde bir kez sürülür.
*-Doğadaki bazı bakterilerin vücudumuza faydası vardır. Bunların başını ise laktobasiller çeker. Laktobasiller vücudumuzun her bölgesinde doğal olarak var. Kadınlarda vajinanın eko sistemini koruyor. Yoğurtta ise bol miktarda probiyotik laktobasiller bulunuyor.

Vajinada asit ortamı mevcuttur. Bazı laktobasiller diğer mikropların üremesini önleyen maddeler üretir. Ortamdaki diğer besin maddelerini tüketerek diğer organizmaların üremesini engellerler.

Mikroplar hücre zarına tutunur ve hücrenin içine sızarak enfeksiyona sebep olur. Laktobasiller hücre zarındaki bu tutunma bölgelerini kaplayarak öbür bakterilerin yer almasını önler. Bu sayede genital hastalıklardan korumuş olur.

Pek çok yoğurt tipi arasında tüketilmesi gereken probiyotik tip yoğurttur. Ayrıca evde kendinizin mayaladığı yoğurt da aynı etkiyi yapar.

Yoğurdun suyunu içmeye özen gösterin çünkü suyunda bol miktarda laktobasilus bulunur.
*-1 lt suya yarım çay bardağı sirke karıştırıp, her tuvaletten sonra bununla temizlenilir.
*-Mantar infeksiyonunun en doğal tedavi şekli üzüm sirkesini vajinal duş olarak kullanmaktır. 2 bardak suya 1 bardak sirke karıştırıp bir kavanoza koyup bununla ara sıra vajeni yıkamak mantar infeksiyonunu tedavi eder. Medicallerde satılan puar dediğimiz ucunda çubuğu olan yuvarlak bir top şeklinde tibbi malzeme var. Bunun içine sirkeyi doldurup vajen ağzına çubuğu girdirilir ve iç kısma sıkıldığı zaman tümden vajenin pırıl pırıl olmasını sağlanır. Enjektöre çekilip te vajen içine sıkılabilir. Gebelerde rahatlıkla kullanabilir. Önce dış kısımlar yıkanmaz ise içeri basınçla enfeksiyon taşınabilir. Sirkeli su ile önce dış genitaller yıkanmalı.

*-1lt suya 2 yemek kaşığı karbonat karışıtıp her tuvalet sonra temizlenilir. Ardından bildigimiz popolin pişik kremini sürülebilir.

*-Büyük bir pamuk parçasını, hazırlanmış papatya çayına daldırılır. Ardından vajinal bölgeye bu pamukla, sabah ve akşam olmak üzere, günde 2 kez önden arkaya doğru yavaşça silinir.

*-Vaginal mantar enfeksiyonunun tedavisi için küvetteki banyo suyunun içine 6 damla çay ağacı özü ve 2 damla tatlı kekik yağı ya da bir kaç damla karahindiba yaprağını koyduktan sonra içine oturulur.

*-Aynı işlemi defne yaprağıyla da yapılabilinir. Bir miktar defne yaprağını dalları ve yemişleriyle birlikte 1 litre suda kaynattıktan sonra süzülür. Vajinal bölge bu suyla günde 2 kez yıkanır.

*-Demirhindi çayı da vajinal mantara karşı etkili olabiliyor: Bir fincan kaynar suyun içine 1 çay kaşığı demirhindi katıp çayın demlenmesi için kısa bir süre beklenir. Çayı süzdükten sonra sabah ve akşam olmak üzere günde 2 kez içilir.

*-Çay agacı yagı sürülür.

*-Bağışıklık sistemini güçlendiren ekinezya, sarımsak ve altın mühür(sarı kök ve hint zerdeçalı) gibi bitkiler faydalı olabilir. Ayrıca, adaçayı ve kekik çayı banyo suyuna katılarak kullanılabilir.

*-Her gün üç fincana kadar kadifeçiçeği çayı için ve yemeklerde bir miktar sarımsak kullanılmalı.
GENİTAL ENFEKSİYONDAN KORUNMA YOLLARI
-Vajinal mantar enfeksiyonunu kontrol altına almak için, haftada 1kez 1lt kaynatılıp soğutulmuş suya 2 yemek kaşığı karbonat atıp eriterek, vajina bu su ile yıkanmalıdır.
-Tuvalet sonrası mutlaka önden arkaya (vaginadan makata ) doğru temizlik yapılmalıdır. Arkadan öne doğru yapılan temizlik sırasında makat çevresinde bulunan mikroplar vajinaya doğru taşınabilir. Bu mikroorganizmalardan en önemlisi E.Koli adı verilen bakteridir ve vajinal enfeksiyonların sık görülen nedenlerinden birisidir.

-Nötr pH derecelerine sahip vajen yıkama jelleri haftada 2-3 kez kullanılabilir.

– Vajinal duş yapılmamalıdır. Bu uygulama vajina içerisinde bulunan mikroorganizmalar ile bölgedeki asit-baz dengesini değiştirir. Bu denge son derece hassas olup ufak oynamalar bile bazı mikroorganizmaların olması gerekenden fazla çoğalması ve enfeksiyon yaratmasına neden olabilir. Yine var olan sessiz enfeksiyonların rahim içi ve tüplere doğru ilerlemesine yardımcı olabilir.

-Nemden korunmak gereklidir. Genital bölgenin nemli kalması mantar başta olmak üzere bazı enfeksiyonlar, genital mantar için uygun zemin hazırlar. Genital bölge kuru ve temiz tutulmalıdır.

-Dar giysilerden kaçınmak gerekir. Uzun süre dar bir kıyafetin giyilmesi genital bölgedeki nem oranının artmasına neden olabilir.

-Pamuklu çamaşır tercih edilmelidir. Bu tür giysiler hava dolaşımını engeller ve nemi emmedikleri için vajinal enfeksiyonlara zemin hazırlayabilir. İç çamaşırları ütülenmeli ve mümkün olduğunca çamaşır suyu kullanılmamalıdır.

-Tahriş edici, irritan maddelerden uzak durulmalıdır. Renkli tuvalet kağıtları, genital organ parfümler, kokulu kişisel hijyen ürünleri parfümlü prezervatifler, vajinal tampon kullanımı ve sabun genital bölgenin düşmanlarıdır. Bunların kullanımı alerjiye zemin hazırlar. Alerjik zemin üzerinde ise daha sonra mantar enfeksiyonu gelişebilir.

-Banyo küveti yerine duşun tercih edilmesi de tekrarları önlemede yararlı olabilir.

-Mantar üremesini engellemek için şeker, alkol, çok işlemden geçmiş yiyecekler, rafine edilmiş karbonhidratlar ve günlük yiyeceklerden uzak durulmalı.

-Güvenli olmayan cinsel ilişkide prezervatif kullanılmalıdır.

-Genital temizlikte bazı noktalara dikkat edilmelidir. Ağda ve jilet kıl köklerinin enfeksiyonunu kolaylaştırır ve genital bölgenin daha kolay tahriş olmasına neden olur. Genital bölge için geliştirilmiş aletlerden faydalanmak veya makas kullanmak özellikle genital bölgeleri enfeksiyona ve tahrişe duyarlı kadınlarda daha iyi bir seçenek olabilir.

-Adet kanaması döneminde dikkat edilmesi gereken bazı hususlar vardır. Vajinal tamponu yerleştirdiğiniz andan itibaren kanla temas sonrasında bakteriler hızla çoğalmaya başlar. Ancak uzun süre vajina içinde kaldığında bu tamponlar vajinit sorununun gelişimi bir yana, toksik şok sendromu olarak tanımlanan hayatı tehdit eden enfeksiyonlara bile neden olabilirler.

-Tam hazır olunmadan (yeterli kayganlık oluşmadan) ilişkiye başlanmamalıdır. Bu önlem mekanik tahrişe meydan vermemek açısından önemlidir. Gerekirse doktor önerisine göre kayganlaştırıcı ilaçlar kullanılır.

-İlişki sonrasında ve diğer tüm zamanlarda idrar yapma ihtiyacı ortaya çıktığında ertelenmemelidir. İdrar ihtiyacı ertelendiğinde mesanedeki bakteriler enfeksiyon yapmak için zaman bulurlar. Halbuki idrar yapılması bakterilerin idrarla birlikte vücuttan atılmasını sağlar.

-Ortak kullanıma açık tuvaletlerde dikkatli olmak, iç çamaşır ve havlu gibi özel eşyaları başkalarıyla paylaşmamak, temiz olduğundan emin olunmayan havuzlara girmemek.

Gebelikte özellikle 2. ve 3’üncü ayda sıklıkla görülmektedir. İnce beyaz kaşıntılı bir akıntı mevcuttur. Gebelik üzerine olumsuz etkisi yoktur. Fakat gebelik esnasında mantar hastalığının yarattığı hoşnutsuzluğu kontrol etmek güç olmaktadır.
Normal doğum planlanan hamilelerde doğum kesisinin (epizyotomi) iyileşmesini geciktirebilir.
Gebelikte mantar enfeksiyonu olduğunda vajinal kremler ve fitiller kullanılır. Ağızdan alınan hap tedavisi gebelikte ve emzirme döneminde güvenli değildir.Tedavi edilmediğinde normal doğum sırasında bebeğinizin ağzına bulaşabilir ve pamukçuk oluşumuna yol açar. Gebelikte tedavi enfeksiyonun şiddetine göre bazen 10 günü bulmaktadır.Tekrarlama eğilimi gösterir.

The post Vajinada Mantar Enfeksiyonu first appeared on Cool Kadın | Magazin Moda ve Kadına Dair Her Şey Öncü Kadın Portalı.

]]>
Polikistik Overde Ameliyat https://www.coolkadin.com/polikistik-overde-ameliyat.html Sat, 26 Dec 2015 10:11:12 +0000 https://www.coolkadin.com/?p=7902 Polikistik...

The post Polikistik Overde Ameliyat first appeared on Cool Kadın | Magazin Moda ve Kadına Dair Her Şey Öncü Kadın Portalı.

]]>
Polikistik over ameliyatlarında hastaların zayıf olması gerekir kilolu hastalar için uygun olmayan bir ameliyattır Polikistik over sendromunda (PKO, PKOS, PCOS) ilk olarak uygulanacak olan bir tedavi yöntemi mevcut ise, fazla olan kiloların verilmesi, yaşam şeklinde değişikliklerin yapılması ve ihtiyaç duyulması halinde ilaç tedavilerinin uygulanmasıdır. Ameliyat tedavileri (cerrahi tedavi) çok az bir kısıma uygulanmakta olan bir yöntemlerdir.

1 ) Ameliyat ne zaman yapılır?
Ameliyat çocuk yapma isteği bulunan ve ilaç tedavileri ile yumurtlamanın gerçekleşmediği hastalarda uygulanabilir. Klomifen veya diğer iğneler ile gerçekleştirilen yumurtlama tedavilerinin yapılmasına rağmen, yumurtlamanın gerçekleşemediği çeşitli hasta grubunda, gerçekleştirilen ameliyatın ardından yumurtlama elde edilebilmiştir. Bu hastalarda ameliyat yapılmadan direkt tüp bebek yöntemine de başvurulabilmesi mümkündür.

Ameliyat eski zamanlarda, wedge rezeksiyon olarak ifade edilen yumurtalıktan üçgen kamaya benzeyen bir bölgenin kesilip çıkarılması ile beraber uygulanırken, bugünün şartlarında drilling (yumurtalıklara delik açma) şeklinde uygulanmaktadır. Bu ameliyatlar laparoskopik bir şekilde gerçekleştirilir. Laparoskopik ovaryan drilling (LOD) ameliyatında hastanın her bir yumurtalığına koter veya lazer aleti ile 4 ile 5 arasında delik (4-10 mm derinliğinde) açılır.

2 ) Polistik over ameliyatının ardından gerçekleşenler nelerdir?

– Yumurtlama oranlarında göz ile görülür bir artık meydana gelir. (Spontan veya ilaç tedavisi ile)
– Androjenler ve tüylenme de azalma görülür

– LH düşer
– Bazı araştırmalar sonucunda, drilling ameliyatının ardından çoğul hamielik ve ohss riskinde azalma ile beraber, hamilelik oranlarında artış bildirmiştir.
polikistik over sendromu ameliyatı

3 ) Polistik over ameliyatının riskleri nelerdir?
Her ameliyatta olduğu gibi polistik over ameliyatının da kendisine ve anestezi ile alakalı olarak çeşitli riskler vardır. Bu ameliyatlar ile alakalı olarak, yumurtalığın çevresinde yapışıklık meydana gelebilmektedir. Seçilmiş bazı hastalarda uygulanabilecek tedavi alternatiflerinden birisidir. Daha çok tüp bebek uygulanması için olanağı bulunmayan veya çocuk istemeyen hastalarda drilling uygulanabilir.

The post Polikistik Overde Ameliyat first appeared on Cool Kadın | Magazin Moda ve Kadına Dair Her Şey Öncü Kadın Portalı.

]]>
Polikistik Over Tanısı https://www.coolkadin.com/polikistik-over-tanisi.html Sat, 26 Dec 2015 09:47:27 +0000 https://www.coolkadin.com/?p=7885 Bir...

The post Polikistik Over Tanısı first appeared on Cool Kadın | Magazin Moda ve Kadına Dair Her Şey Öncü Kadın Portalı.

]]>
Bir hastaya polikistik over tanısının konulması için bazı lezyonların oluşması gerekir. PKO hastalığında teşhisi sağlayan en önemli nokta hastanın şikayetleridir. Doktora başvuran hastaların en sık şikayetleri adet düzensizliği ve normal dışı tüylenmedir. Daha az sıklıkla sivilcelenme, yağlı cilt, kilo fazlalığı ya da hamile kalamama gibi şikayetlerle de doktora başvururlar.

Adet düzensizliği, tüylenme ve gebe kalamama şikayetleri ile doktora başvuran kadınlarda ilk teşhis olarak PCOS düşünülmektedir. Ancak bu şikayetlere başka hastalıklar da neden olabilmektedir. Bu durum da tanı koymada büyük sıkıntı yaratmaktadır.

PCOS tanısı koymak için klinik bulgular hala tartışılmaktadır. Tanı koyarken, polikistik over sendromu en sık belirtileri olan adet düzensizliği ve tüylenme şikayetlerini taklit edebilen, Hipotiroid (tiroidin yavaş çalışması), Hiperprolaktinemi (Süt hormonunun yüksek olması), Cushing Sendromu ve böbrek üstü bezinde tümör gibi hastalıkları ekarte etmek gerekmektedir.

Benzer şikayetlere neden olan bu hastalıklar nedeniyle, şikayetlere ek olarak muayene, ultrason ve labaratuvar tahlilleri büyük önem arz eder. Ayırıcı tanı ancak bu şekilde yapılabilir.

PCOS Tanı Kriterleri
2003 yılında Avrupa İnsan Üreme ve Embriyoloji Derneği (ESRE) ve Amerika Üreme Tıp Derneği (ASRM) tarafından Rotterdam, Hollanda da yeni bir tanım oluşturulmuştur. Bu tanıma göre PCOS teşhisi koymak için kadında;

1-Polikistik over görünümü olması: Ultrasonda her bir yumurtalıkta 2-9 mm büyüklüğünde 12 veya daha fazla sayıda yumurta keseciği bulunması veya yumurtalık hacminin büyümesi. (Ultrason bulguları bölümünde detaylı olarak anlatılmıştır.)

2-Seyrek adet görme; İki adet kanaması arasında 35 günden uzun olması veya yılda 10’dan az adet kanaması olması,
3-Tahlillerde erkeklik hormonun yüksek olması ve ya aşırı tüylenme, akne, saç dökülmesi gibi belirtilerin bulunması şeklinde tanımlamışlardır. (Labaratuvar bulguları bölümünde detaylı olarak anlatılmıştır.)

Tanı için en az 2 tanı kriterinin bulunması yeterlidir. Şişmanlık, kısırlık ve LH/FSH hormonlarındaki dengesizlik tanı kriterleri arasında yoktur.

Tanı için öncelikle jinekolojik ve sistemik muayene, arkasında ultrason ve laboratuvar tetkikleri yapılmalıdır.

Jinekolojik ve Sistemik Muayene Bulguları

Polikistik over sendromunun teşhisinde hastadan aldığı anamnez ve muayene bulguları önemlidir. Anamnezde adet düzeni hakkında detaylı bilgi alınır. Adet düzensizliği genellikle ergenlik dönemiyle başlar ve artarak devam eder. Ancak bütün kadınlarda hastalık aynı şekilde seyretmez. Bazılarında sadece adet düzensizliği mevcutken, diğerlerinde hastalığın bütün belirtileri görülür.

Tüylenme bulguları muayenede doktor tarafından dikkatli bir şekilde ortaya çıktığı vücut bölgesi ve şiddetiyle birlikte not edilir. Tüylenme derecesindeki değişiklikler tedavi etkinliğinin değerlendirilmesinde son derece önemlidir. Aşağıdaki resimde aşırı tüylenme görülmektedir.

Ayrıca insülin direnciyle beraber olan PKO durumlarında ciltte oluşan akantoz lekeleri dikkatli bir inceleme ile görülebilir. Akantozis nigrikans kasık, koltuk altı, boyun ve diğer deri kıvrımlarında ortaya çıkan, deride kalınlaşmış koyu renkte yamalar görülen bir cilt problemidir. Aşağıdaki resimde koltuk altında akantoz lekeleri görülmektedir.

Kilo ölçümü ve obezite yönünden değerlendirme yapılmalıdır. PKO’lu kadınların yaklaşık %50’si obez sınıfına girer ve bu durum çeşitli sağlık sorunlarını beraberinde getirir. Obezite PKO belirtilerini artırır ve PKO ilerledikçe obezite daha da artabilir.

Ultrason Bulguları

Tanımlar ve tanı kriterleri ile ilgili yapılan yanlışlıklar nedeniyle bir çok hastaya yanlış tanı konmaktadır. Polikistik over ile Polikistik over hastalığı birbirine çok karıştırılmaktadır.

Polikistik over (PCO); ultrasonda yumurtalıklarda inci kolyesi gibi dizili 2-8 mm çapında sayı olarak 10-15’ten fazla küçük yumurta keselerinin görülmesidir. Polikistik Over Sendromunun 3 tanı kriterlerinden sadece birisidir ve tanı için tek başına yeterli değildir. Ayrıca polikistik over görüntüsü başka hastalıklarda hatta sağlıklı bayanlarda bile görülebilmektedir.

Polikistik Over Sendromu ise Polikistik over ile birlikte adet düzensizliği, tüylenme ve kısırlık gibi belirtileri de kapsayan hormonal bir bozukluktur. Tanı için ultrason görüntüsü olması şart değildir. 3 tanı kriterinden ikisinin olması yeterlidir.

Yumurtalığın merkezi kısmında görülen stroma dokusunun yoğunluğu da artmış izlenimi vermektedir. İleri derece PKO olgularında yumurtalıklar irileşmiş ve hacimleri artmış bulunabilir.

Ayırıcı tanı:

Polikistik over senromu ile karışabilecek şu durumlar ayırıcı tanıda mutlaka düşünülmelidir.

Hipotiroid (tiroidin yavaş çalışması)

Hiperprolaktinemi (Süt hormonunun yüksek olması),

Cushing sendromu

Androjen salgılayan tümörler

Konjenital adrenal hiperplazi
Bu hastalıklar da aşırı androjen üretimi ve şişmanlık gibi PCOS ile benzer belirtilere neden olabilirler.

The post Polikistik Over Tanısı first appeared on Cool Kadın | Magazin Moda ve Kadına Dair Her Şey Öncü Kadın Portalı.

]]>
Dermoid Kist (Matür Kistik Teratom) https://www.coolkadin.com/dermoid-kist-matur-kistik-teratom.html Sat, 26 Dec 2015 08:33:43 +0000 https://www.coolkadin.com/?p=7852 Bu...

The post Dermoid Kist (Matür Kistik Teratom) first appeared on Cool Kadın | Magazin Moda ve Kadına Dair Her Şey Öncü Kadın Portalı.

]]>
Bu kist çeşidi daha çok üreme yaşındaki kadınlarda görülür. Embryonik yaşamın başlarında kabaca 3 hücre tabakası bulunur. Bu tabakalar farklılaşarak değişik hücre ve doku gruplarını, sonunda da organları oluştururlar. Bu tabakalara germ hücre tabakaları adı verilir. Germ hücreleri kadınlarda yumurtalık, erkeklerde ise testislerde bulunur ve yumurta ile sperm hücresinin yapımından sorumludur. Bu hücrelerden gelişen tümörler pekçok değişik dokuyu barındırma yeteneğine sahiptirler. Genelde baskın olan germ tabakası ektoderm adı verilen tabakadır. Bu tabakadan başta deri ve deri ekleri olmak üzere değişik dokular gelişir. Bu nedenle yumurtalıkta görülen iyi huylu germ hücre tümörleri “dermoid kist” olarak adlandırılmaktadır.

Aslında bu adlandırma çok gerçekçi değildir, çünkü dermoid kist adı ile anılan kitlenin içinde pekçok değişik doku bulunabilir. Bu kitle için doğru ve günümüzde bilimsel çevrelerde kabul edilen ad “matür teratom”dur. Bunun yanında aynı patolojiyi tanımlamak için kullanılan diğer terimler “matür kistik teratom” ve “benign ovarian kistik teratoma”dır

Tarihçe
Dermoid kist terimi ilk kez 1831 yılında Leblanc tarafından kullanılmıştır. Leblanc bir atın kafatası içinden çıkardığı bir tümörde saç ve deri eklerine benzeyen elementler gördüğünde buna deri anlamına gelen dermis sözcüğünden esinlenerek kist dermoid adını vermiştir. Teratom sözcüğünü ise ilk kez 1863 yılında Virchow, Yunanca canavar anlamına gelen teraton kelimesinden esinlenerek türetmiştir. Günümüzde her iki sözcük de birbirinin yerine kullanılmaktadır.

Terotomlar birden çok germ tabakasından köken alan ve yine birden fazla hücre tipi içeren tümörlerdir. Nadiren sadece tek bir germ tabakasından gelişmiş tümörler de olabilir. Teratomların iyi huylu ya da kötü huylu (kanser) olması içerdikleri hücre türlerinin farklılaşma derecesine (matür-immatür) bağlıdır. İmmatür teratomlar kötü huylu, matür teratomlar ise iyi huyludur.

Görülme sıklığı
Dermoid kist ya da matür teratom en fazla kuyruk sokumu bölgesinde (sakrokoksigeal teratom) görülür. Olguların %57’si bu alandadır. %27’si ise gonadlarda yani kadınlarda yumurtalık erkeklerde ise testistedir.

Sakrokoksigeal teratoma her 20.000-40.000 canlı doğumda bir rastlanılır.

Matür kistik teratom yani dermoid kist ise tüm over tümörlerinin %10-20’sini oluşturur. En sık görülen germ hücreli over tümörü olmasının yanısıra 20 yaşından genç kızlarda en sık karşılaşılan over tümörüdür.

Her yaşta görülebilmekle birlikte en sık üreme çağındaki kadınlada görülür.

Genelde tek taraflı olmakla birlikte %8-15 olguda her iki yumurtalıkta da dermoid kist bulunur

Yapısı
Dermoid kist bütün germ hücrelerinden parçalar taşıyabilir ancak genelde baskın olan ektoderm tabakasıdır. Bu nedenle deri ve deri eklerine ait kısımlar daha fazla görülür. Deride bulunan sebase salgı bezleri dermoid kist içinde de bulunduğundan kist sıvısı koyu kıvamlı, sarı-kahverengi renkli, yağlı, yoğun bir sıvıdır. Kist içinde çoğu zaman saç, kıl, diş, kemik, kıkırdak, sinir gibi dokular bulunur.

Resimde içinde diş içeren bir dermoid kistin
röntgen filmindeki görüntüsü izlenmektedir.

Ameliyat sırasında dev dermoid kist

Dermoid kist içinde saç

İçerisinde yoğun olarak tiroid dokusu içermesi durumunda kişide tiroid hormonlarının aşırı salgılanması söz konusu olur. Bu durumda patolojiye struma ovarii adı verilir ve hipertiroidi bulguları ortaya çıkar.

Boyutları çok değişkendir. Birkaç santimetreden yarım metreye kadar değişebilir.

Kansere dönme olasılığı var mıdır?
Dermoid kistin kansere dönme olasılığı son derece düşüktür. Olguların %1-2’sinde uzun dönemde kanserleşme görülebilir.

Klinik ve Tanı
Dermoid kist genelde belirti vermez ve başka bir nedenle yapılan muayene, ultrason incelemesi, radyolojik inceleme ya da ameliyatlar sırasında tesadüfen fark edilir. Olguların yaklaşık %65’inde herhangi bir yakınma yoktur.

Dermoid kistin ultrasonografik görüntüsü

Belirti varlığında en sık karşılaşılan yakınma karın ağrısıdır. Bunun yanısıra karında şişkinlik ve anormal uterin kanama görülebilir. Daha nadir karşılaşılan yakınmalar ise idrar ya da dışkılama problemleri ile sırt ağrısıdır. Struma ovarii varlığında hipertiroidi ile ilgili yakınmalar görülür.

Komplikasyonlar
Dermoid kist bazı komplikasyon risklerini de beraberinde taşır. Bunlar torsiyon, rüptür, enfeksiyon ve kansere dönüşümdür.

Torsiyon:Dermoid kistin en sık karşılaşılan ve en korkulan komplikasyonu torsiyondur. İçeridiği dokular ve koyu kıvamlı sıvı nedeni ile ağır bir kisttir. Bu ağırlık yumurtalığın kendi etrafında dönmesine yani torsiyonuna neden olabilir. Torsiyon varlığında yumurtalığa giden kan akımı azalacağı ya da kesileceği için bir süre sonra kangren meydana gelir. Torsiyonun klinik bulgusu ağrıdır. Olay ilerledikçe ağrı artar. Bazen tam bir torsiyon olmaz ve hafif ağrı ile birlikte kendini belli eder. Bir süre sonra yumurtalık detorsiyone olarak normal konumuna döner ve ağrı kaybolabilir. Dermoid kist varığında torsiyon görülme sıklığı %3.2-16 arasındadır. Kistin büyüklüğü arttıkça torsiyon riski de artar.

Rüptür: Dermoid kistin rüptüre olması yani patlaması kendiliğinden olabileceği gibi torsiyona bağlı da gelişebilir ve %1-4 olguda karşılaşılır. Rüptür aniden oluştuğunda genelde şok gelişir. İçerdiği yağlı sıvı ve diğer dokular karın zarını irrite ederek tehlikeli bir durum olan kimyasal peritonite neden olabilir. Bazen ise küçük bir rüptür alanından yavaş bir sızıntı olur. Bu durum karın ağrısı ile beraber karın içinde şiddetli iltihap ve yapışıklıklara yol açar.

Enfeksiyon: Nadir görülen bir komplikasyondur ve olguların %1’inden daha azında karşılaşılır.

Kansere dönüşüm: Saf formunda matür kistik teratom iyi huylu bir tümördür. Ancak %1-2 olguda immatür bileşenler de bulunabilir ve kansere dönişim söz konusu olabilir. Böyle bir durumda 5 yıllık yaşam şansı %15-31 arasındadır.

Tedavi
Dermoid kistin tedavisi cerrahidir. Fark edildiği anda çıkartılması uygun olur.

Operasyon laparoskopik ya da açık ameliyat şeklinde yapılabilir. Ancak uygun vakalarda laparoskopik yaklaşım tercih edilmelidir.

Dermoid kistin laparoskopideki görünüşü

Genelde üreme çağındaki kadınlarda görüldüğünden yumurtalık dokusunun korunmasına özen gösterilmeli ve sadece kist çıkartılmalı, yumurtalık alınmamalıdır. Operasyon sırasında kist rüptüre olursa karın boşluğu dikkatlice temizlenmeli, karın içinde kist içeriğine ait materyal kalmamasına büyük özen gösterilmelidir. Aksi taktirde kimyasal peritonit ortaya çıkabilir. Bu açıdan dermoid kist operasyonları özel deneyim ve dikkat gerektiren operasyonlardır.

Alınan materyal mutlaka patolojik incelemeye gönderilmeli ve immatür bileşenler olmadığı gösterilmelidir.

Tek taraflı olgularda diğer yumurtalıkta herhangi bir kitle yoksa biopsi almaya gerek yoktur.

The post Dermoid Kist (Matür Kistik Teratom) first appeared on Cool Kadın | Magazin Moda ve Kadına Dair Her Şey Öncü Kadın Portalı.

]]>
Korpus Luteum Kisti https://www.coolkadin.com/korpus-luteum-kisti.html Sat, 26 Dec 2015 08:10:33 +0000 https://www.coolkadin.com/?p=7838 LH...

The post Korpus Luteum Kisti first appeared on Cool Kadın | Magazin Moda ve Kadına Dair Her Şey Öncü Kadın Portalı.

]]>
LH hormonunun etkisiyle çatlaması sonucunda yumurtlama gerçek olur.

1 ) Korpus luteum (Corpus luteum) Sarı Cisim) Nedir?

Bir adet döneminin başlangıç zamanında FSH hormonunun etkisi ile beraber her geçen gün daha fazla gelişen folikül, adet döneminin ortasına yani yumurtlama dönemine gelindiği zaman, LH hormonunun etkisi ile çatlayarak, yumurtlamanın gerçekleşmesini sağlar.

İçerisinde bulunan yumurtanın atılmasının ardından, folikül korpus luteum’a dönüşür. Korpus luteum “sarı cisim” anlamına gelmektedir ve sarı renkte olduğundan dolayı da bu şekilde tabir edilmektedir.

Korpus luteumdan progesteron hormonu salgılanır. Folikül ve korpus luteumun gelişmesi ile beraber meydana gelen kistlere, fonksiyonel yani işlevsel kistler denir.

2 ) Progesteron hormonun görevi nedir?

Korpus luteumdan salgılanan progesteron hormonu, adet döngüsünün düzenli bir şekilde meydana gelmesinde veya hamileliğin meydana gelmesi durumunda hamileliğin rahim içerisine yerleşmesinde önemli görevleri bulunmaktadır. Yumurtlamanın ardından döllenmenin yani hamileliğin meydana gelmemesi halinde, korpus luteumdan salgılanan progesteron hormonu rahim iç tabakasının (endometrium) sekretuar fazda değişmesine yardımcı olur ve bir müddet sonra korpus luteum küçülerek ürettiği progesteron hormonu azalır. Bunun sonucunda da, rahim iç tabakası dökülür, bu şekilde adet kanaması meydana gelir.

3 ) Korpus albikans nedir?

Korpus luteumun gerilemesi ile meydana gelen yapıya korpus albikans ismi verilir. Yumurtlamanın ardından yumurtalama meydana gelmişse, yani hamilelik başlamışsa korpus luteum gerilemez varlığını devam ettirir. Bu duruma korpus luteum gravidarum denir ve hamileliğin rahim iç tabakasını tutunmasına yardımcı olur.

Hamilelik dönemlerinin ilk zamanları içerisinde progesteron desteğini sağlar. Hamileliğin ikinci ayından sonra korpus luteum ortadan kaybolarak, progesteron üretme görevinin plasentaya geçmesi sağlanır. Hamilelik meydana geldiği zaman, plasentadan salgılanan koryonik gonadotropin hormonları, korpus luteumun gerilemesini önler ve devamını sağlar. GHebeliğin ikinci ayından sonra koryonik gonadotropin hormonları (HCG) azaldığından dolayı da korpus luteum gerileyerek ortadan kaybolur.

4 ) Korpus Luteum Kisti Nedir?

Korpus luteumunun içerisinde sıvı birikmesi durumunda, kist halini alabilir. Bu durum, korpus luteum kisti olarak ifade edilir. Bu kistler, büyük çaplı kistler değildir. Daha çok 3 cm ile 4 cm arasında olurlar. Özellikle 1 veya 2 ay içerisinde kendi kendine ortadan kaybolduğu için, herhangi bir sorun ortaya çıkarmaz ve büyümeyen kistlerin arasında yer alır.

Bu kistler daha çok sağ veya sol tek yumurtalıkta rastlanmaktadır. Çok az bir kısmı, iki yumurtalıkta birden görülebilmektedir. Korpus luteum içerisinde kanama meydana gelmesi halinde, korpus hemorajikum olarak ifade edilen kist meydana gelir.

5 ) Korpus Luteum kisti ağrıya sebep olur mu?

Korpus luteum kistleri hafif kasık ağrısı veya cinsel ilişki esnasında kasık ağrısına sebep olabilmektedir. Progesteron hormonu salgıladığından dolayı, adet döneminin gecikmesine veya adet düzensizliğine de sebep olabilmektedir.

7 ) Tedavi nasıl gerçekleşir?

Bu kistler ultrasonografi esnasında fark edilirler. Tedavilerinin gerçekleşmesi amacı ile herhangi bir ilaç tedavisine veya cerrahi müdahaleye ihtiyaç duyulmaz. Korpus Luteum kistleri küçük kistler olduklarından dolayı, rüptür (yırtılma, patlama), karın içerisine kanama, torsiyon (burkulma, dönme) gibi risklerin meydana gelmesi de bekenemez. Daha çok 1veya 2 ay içerisinde kendi kendine ortadan kaybolurlar.

8 ) Tedaviden sonra yeniden görülür mü?

Yeniden nüks etme riski, her kistte olduğu gibi bunlarda da bulunmaktadır. Yumurtalık kanserine neden olabilecek veya başka bir kanser ile alakalı olan kistler değillerdir. Tamamı ile selim (benign) karakterli, yani iyi huylu kistlerdir.

The post Korpus Luteum Kisti first appeared on Cool Kadın | Magazin Moda ve Kadına Dair Her Şey Öncü Kadın Portalı.

]]>