Deprecated: Function create_function() is deprecated in /home/coolkadin/public_html/wp-content/themes/tomasdaisy/framework/modules/widgets/sticky-sidebar/sticky-sidebar.php on line 20

Warning: Cannot modify header information - headers already sent by (output started at /home/coolkadin/public_html/wp-content/themes/tomasdaisy/framework/modules/widgets/sticky-sidebar/sticky-sidebar.php:20) in /home/coolkadin/public_html/wp-content/plugins/smio-wpapi/class.controller.php on line 8

Warning: session_start(): Cannot start session when headers already sent in /home/coolkadin/public_html/wp-content/plugins/smio-wpapi/class.controller.php on line 11

Warning: Cannot modify header information - headers already sent by (output started at /home/coolkadin/public_html/wp-content/themes/tomasdaisy/framework/modules/widgets/sticky-sidebar/sticky-sidebar.php:20) in /home/coolkadin/public_html/wp-includes/feed-rss2.php on line 8
Genel Sağlık – Cool Kadın | Magazin Moda ve Kadına Dair Her Şey Öncü Kadın Portalı https://www.coolkadin.com Sat, 05 Dec 2015 13:08:05 +0000 tr hourly 1 https://wordpress.org/?v=6.4.4 https://www.coolkadin.com/wp-content/uploads/2021/05/cropped-logo_4-32x32.png Genel Sağlık – Cool Kadın | Magazin Moda ve Kadına Dair Her Şey Öncü Kadın Portalı https://www.coolkadin.com 32 32 Rektum kanseri ne tür bir kanserdir? https://www.coolkadin.com/rektum-kanseri-ne-tur-bir-kanserdir.html Tue, 06 Oct 2015 10:41:38 +0000 https://coolkadin.com/rektum-kanseri-ne-tur-bir-kanserdir.html Medikal...

The post Rektum kanseri ne tür bir kanserdir? first appeared on Cool Kadın | Magazin Moda ve Kadına Dair Her Şey Öncü Kadın Portalı.

]]>
Medikal Onkoloji Uzmanı Doç. Dr. Sezer Sağlam, rektum kanseriyle ilgili soruları cevaplandırdı.

Hocam rektum kanseri nedir, bize bu kanser türü hakkında bilgi verebilir misiniz?

Kalın bağırsağın makata yakın olan ilk 12 cm olan bölümüne rektum adı verilir ve bu bölümden kaynaklanan kötü huylu tümörlere rektum kanseri denir .35 yaştan itibaren sıklığı artmakla birlikte en sık 50 yaştan sonra rastlanır. Batı dünyasında en sık rastlanan üçüncü kanser tipi ve ölüme yol açan kanserler arasında ikinci sıradadır. Çoğunlukla kalın bağırsakta meydana gelen adenomatöz poliplerden ortaya çıkar. Kalın bağırsak kanseri her yaşta görülmesine karşın, hastaların yuzde 90’ından fazlası, kırk yaş ve üzerindedir. Bu yaştan itibaren her on yılda risk yaklaşık iki katına çıkar. Ailesinde kalın bağırsak kanseri veya kalın bağırsak polipi bulunanlar ve ülseratif kolit hastalığı olanlarda risk artar.

Rektum kanserinin belirtileri konusunda neler söyleyebilirsiniz?

Türk halkının tuvalet ile ilgili sorunlarını anlatmasındaki zorluk nedeniyle ne yazık ki sorunlar geç ifade edildiğinde teşhis de geç konulmaktadır. Bu konudaki en önemli  belirti dışkılama şeklindeki değişikliktir.. Biz buna  “tenesmus”  adını veriyoruz. Tenesmus tuvalete gidip rahatlayamamaktır. İkinci en sık görülen bulgu ise makattan gelen kırmızı taze kandır. Bu da hastalığın ilk belirtilerindendir. Bu iki belirtinin dışında önemli bir belirtisi yoktur fakat kişinin dışkılama alışkanlığındaki değişikliği fark etmesi uzun sürebilmektedir.  Kanama da Türk halkında ne yazık ki iyiye yorumlanıyor. “Mayasıl”dandır, (hemoroid) deniliyor. Bundan dolayı tanı aşamasında büyük bir gecikme yaşanıyor. Türkiye’de ne yazık ki  rektum kanserlerinde hastalar hekime ulaştığında hastalık ilerlemiş bir aşamada oluyorlar. Türkiye yıllık olarak 4 bin civarında yeni vaka vardır.

Bu hastalıkta erken teşhisin önemi nedir? Erken teşhis hastalar için ne gibi fayda sağlıyor?

 Erken teşhis hayat kurtarıyor diyebiliriz. Hastalık erken evrede saptandığı zaman ameliyat öncesi radyoterapiye ve kemoterapiye gerek duyulmamaktadır. Bu aşamada erken hastalıkta son derece büyük önem taşımaktadır. Fakat daha önce de ifade ettiğim nedenlerden ötürü bu Türkiye’de hastalarımız erken evrede bize ulaşmaları zor olmaktadır. Hastalığı erken evrede yakalamak için şu an Dünya Sağlık Örgütü’nün de onay verdiği şekilde 40 yaşından itibaren kolonoskopi ve gastroskopi standart olarak öneriliyor. Erkent teşhis için yapılacak en iyi şey bu. Diğer önemli bir şey bir kanama anında rektoskopi ve kolonoskopi  yaptırmalı, konuyu geciktirmemeliyiz. Erken dönemde tanı koyulan kanserlerde iyileşme oranı yuzde 80-90 arasındadır. İyi huylu poliplerin, yani et parçalarının zamanla kanserleşmesiyle oluşan kalın bağırsak kanserinin önlenmesi için, poliplerin kanserleşmeden tanınması ve cerrahi yöntemlerle çıkarılması gerekmektedir.

Hastalığında tedavi edilmediği durumlarda hastanın yaşayacağı sıkıntılar konusunda neler söyleyebiliriz?

Hastalığın tedavi edilmediği durumlarda hastalığın başka organlara sıçraması yüzde yüze yakındır. Buna ek olarak acil ameliyatlar gündeme gelir. Acil ameliyatlar her zaman için normal ameliyatlara oranla göre sıkıntılıdır ve kalite anlamında daha düşük oranlara sahiptir. Acil ameliyatlar, normal ameliyatlara nispetle daha başarısız olacağından başarısız geçen bir cerrahi müdahale hastanın ömrünü kısatlmaktadır. O nedenle tedavi edilmemesi doktora başvurulmaması halinde hastaların yüzde seksen beşinde karaciğerde metaztaz görünmektedir.

Türkiye’de bu hastalığın çok fazla bilinmemesinin nedeni nedir? İnsanlar bu hastalık konusunda neden bilgi sahibi değiller?

Bu ne yazık ki bizim genel kültürümüzden ve konuşulmamasından kaynaklanıyor. Makatla ilgili sorunlar bizde konuşulmuyor ayıp adlediliyor. Bunun dışında pek çok sorun mayasıla bağlanıyor.  Bu konudaki ana sorunumuz konuşma kültürümüzün gelişkin olmamasıdır. Kendimizde hissettiğimiz eksiklik nedeniyle konuşmamayı tercih ediyoruz. Aslında bu hastalığın görülme sıklığı da zannettiğimiz kadar az da değildir.

Bu hastalığın yaşa bağlı olarak görülme sıklığı nedir? Yani rektum kanseri hangi yaş grubundaki insanlar için tehlike arz ediyor?

Kolon ve rektum kanserlerinde çoğu kanserde olduğu gibi 50 yaş üstü risk başlar ve 40 yaş altı risk azdır. 40 yaş altı hastaların oran yüzde 5 ile yüzde 7 arasındadır.  Örneğin mide kanserinde 60 ve 65 yaşında üstü kimseler büyük riskli grubu teşkil eder.

Rektum kanserine neden olan etmenler nelerdir? İnsanlar neden rektum kanserine yakalanırlar?

Dünya Sağlık Örgütü’nün önerdiği beslenme biçimi dışında beslenmek hastalığa sebep olduğu düşünülüyor. Ama gıda konusunda büyük yol alındı. Özellikle margarin tarzı dediğimiz sanayi tipi doyurulmuş yağların kullanılmasının katkısı olduğu söyleniyor.  İkinci önemli faktör ise sigaranın kullanımıdır. Burada bir etken tek başına sebep olmayabilir ama birkaç etken bir araya geldiğinde sorun ortaya çıkabilir. Genetik  de hemen hemen bütün kanserler için en önemli risktir.  Eğer bir tümör 50 yaş altında birinde varsa birinci derece yakının da normal tarama yaşından 10 yaş  daha alt yaşta taranması gerekiyor. Onun dışında antioksidan gıdaların alınmaması yani çiğ meyve ve sebzelerin tüketilmemesi hastalığa katkı verdiği söyleniyor. Fazla kırmızı et tüketiminin de rektum kanserine doğrudan katkı yaptığı biliniyor. Bir de etin pişiriliş biçimi son derece önemli. Özellikle yanmış, kömürleşmiş eti fazla tükettiğiniz zaman rektum ve kolon kanserine yatkınlık artmaktadır.

Rektum kanserinin görülme sıklığında dünya ile Türkiye arasında bir fark var mı?

Bizde endoskopik yöntemlerin gelişmesi ve yaygınlaşması son 20 yılda oldukça iyi bir mesafe kat etti o nedenle de tanı konma oranında artış meydana geldi. Önceden tanı konulamıyordu. Biz “insidans”  dediğimiz yani rektum kanserini yıllık gerçek görülme oranını bu şekilde ulaştık. Kanser olmak için en büyük etken yaş. Yaş hususunda da biz Türkiye olarak hala avantajlı konumdayız.  TÜİK’in verdiği istatistiklere göre Türkiye’nin ortalama yaşı bugün 30’dur. İngiltere, Almanya, Fransa, Japonya gibi ülkelerde bu ortalama 40 ile 45 arasında değişir. Bir Batı Avrupa ve Amerika’ya göre rektum kanseri biz de daha az görülüyor ama nüfusumuzun  da yaşlandığı göz önüne alındığında rektum kanserinin görülme olasılığının 3 katına çıkacağını söyleyebiliriz.

Ameliyat sonrasında hastalar tamamen hastalıklarından kurtulabiliyorlar mı?

Ameliyat sonrasında nüks, bölgesel nüks yüksek oluyor. Bunu önlemek için dünyada çok çalışma yapıldı.Bizde bu konu ile ilgili İstanbul R-01 adlı çalışmasını bilimsel olarak yayınladık. Ameliyat öncesi mutlaka kemoterapi ve radyoterapinin birlikte olması gerekiyor. Burada iki unsur var, bir doktorların dikkat ettiği diğeri de hastaların dikkat ettiği unsur. Hastalar, makatının yani büzgecinin kurtarılmasını istiyorlar. Bu anlamda ameliyat öncesi tedavi iki üç kat fayda sağlıyor. Biz hekimler ise makatın kurtarılmasında ziyade hastalığın nüksü konusunu önemsiyoruz. Yani hastalığın nüks etmesini istemiyoruz.  O zaman tedavi biraz daha zorlaşabiliyor. Ameliyat öncesi tedavi hem hastaları memnun ediyor

Dışkılama yolunun karna açılması dediğimiz kolostomiyi azaltıyor hem de hastalığın tekrarının ciddi şekilde azaltarak doktorları memnun ediyor. Eğer ameliyat öncesi tedavi olursa hastalığın bölgesel nüksü yüzde 10’un altında, olmaz ise yüzde 25-40 civarında  oluyor. Onun için ameliyat öncesi kemoterapi ve radyoterapi hayat kurtarıyor.

Ameliyatın ertesinde kişinin normal hayatına dönmesi ne kadar süre alıyor?

Ameliyat teknikleri son yıllarda çok gelişti. Hastalar ilk hafta içinde taburcu oluyorlar ve kapalı ameliyat dediğimiz laporoskopik ameliyat bugün rektum kanserlerinde de kullanılabiliyor. O nedenle de ameliyat, doktor ve hasta konforu oldukça iyi bir seviyeye gelmiş durumda.
Son olarak rektum kanserinden korunmak için insanlara gerek beslenme anlamında gerekse kontrol anlamında neler öneriyorsunuz?
Rektum kanserinden sadece gıda ilgili korunma yetmiyor. Zeytinyağlı Akdeniz diyeti yapmamız lazım. Kırmızı eti uygun bir şekilde pişirmemiz gerekiyor. Günlük 5 kilometre yürüyüş aktivitesinin kanser riskini azalttığı biliniyor. Bunlar da yetmeyebilir. 40 yaşından itibaren kolonoskopi ve gastroskopinin 10 yılda bir yapılması gerekiyor. 

The post Rektum kanseri ne tür bir kanserdir? first appeared on Cool Kadın | Magazin Moda ve Kadına Dair Her Şey Öncü Kadın Portalı.

]]>
Yaşam Alışkanlıklarınız Barsaklarınızı Yıpratabilir! https://www.coolkadin.com/yasam-aliskanliklariniz-barsaklarinizi-yipratabilir.html Mon, 27 Jul 2015 13:04:17 +0000 https://coolkadin.com/yasam-aliskanliklariniz-barsaklarinizi-yipratabilir.html Hareketsiz...

The post Yaşam Alışkanlıklarınız Barsaklarınızı Yıpratabilir! first appeared on Cool Kadın | Magazin Moda ve Kadına Dair Her Şey Öncü Kadın Portalı.

]]>
Hareketsiz yaşam, sağlıksız beslenme ve artan stres faktörleri sadece ruhumuzu değil; bedenimizi de olumsuz yönde etkiliyor. Yaşam tarzımızdaki yanlışlarımızın yaşam kalitemizi bozacak düzeyde kabızlığa neden olabileceğini biliyor muydunuz?

Hisar Intercontinental Hospital Gastroenterohepatoloji Uzmanı Doç. Dr. Duygu İbrişim ile son yıllarda daha fazla görülmeye başlayan kabızlığı ve bu sorunu yaşamamak için neler yapmamız gerektiğini konuştuk…

Kabızlık çeken kişilerin diğer aile bireylerine bakıldığında aynı yakınmaları tarifleyen anne, teyze gibi başka yakınlarının da olduğunu dile getiren Doç. Dr. İbrişim; ‘Kabızlık, çoğunlukla haftada iki defadan daha az, sert ve zor, parça parça dışkılama ve buna eşlik eden karında dolgunluk huzursuzluk yakınmaları oluşturur. Bazı hastalarda yaşam kalitesini bozacak düzeyde etkili olabilir. Güncel isimlendirme ile irritabl barsak sendromu yani hassas barsak olarak tanımlayabileceğimiz bu durumda barsağın beslenme faktörleri, stres gibi çevresel durumlara duyarlılığı artmıştır, barsaklar daha kıvrımlı, daha uzun veya spazma daha eğilimli olabilir. Bu da dışkılama ve gaz çıkışında sıkıntılar ve karında huzursuzluk yakınmalarını kolaylaştırabilir.’ açıklamasında bulundu.

Genetik mirasımızı değiştiremeyiz ama yönetebiliriz!

Genetik mirasımızı değiştiremeyiz; ama uygun beslenme, sağlıklı hareket ve stres faktörlerinin doğru yönetilebilmesi ile en azından sorunu hafifletebiliriz. Barsak boşaltıcı ilaçları sık kullandığınızda barsağın doğal ritmini bozabilirsiniz. Bu nedenle ancak hekiminiz tarafından belirli bir süre için önerilen bazı düzenleyici tedavilerin kullanımı uygun olur.

* Sulu tencere yemeklerini sofranızın baş tacı etmeye devam edin. Özellikle annenizin yaptığı Ayşe kadın fasulye çok değerli! Geleneksel sulu tencere yemekleri, çorbalar ve aşırı olmamak kaydıyla beraberinde ekmek tüketiminin (özellikle tam buğday) kolon kanserinden korunmada değeri büyüktür. Son yıllarda yeterince sebze-meyve içermeyen düşük lifli, kırmızı et ve hayvansal yağlardan zengin, kuru tipte beslenme, hazır gıdalar ve şarküteri ürünleri ülkemizde de yaygınlaşmaktadır. Bu batı tipi beslenme ülkemizde de sadece kabızlık değil, hemoroid sorunları, kolon divertiküler hastalığı ve kolon (kalın barsak) kanseri gibi batı toplumlarında daha sık olan diğer olumsuz durumların da artışına neden olmaktadır.

* Alışkanlıklarınızı düzenleyin. Aşırı çay, kahve, alkollü ve gazlı içecek tüketiminden kaçınma, sigaradan uzak durma ve gereksiz ilaç veya bitkisel ürünlerin kullanılmaması tüm sindirim sistemimiz için koruyucudur.

* Unutmayın! Su gerçekten hayattır.

Düzenli su içme alışkanlığı barsakların daha rahat ve düzenli çalışmasını sağlar. Kabızlığı kolaylaştıran ve bazı barsak hastalıklarını şiddetlendirebilen aşırı miktarda çay, kahve, gazlı içecekler yerine su tüketmeyi alışkanlık haline getirmek; sadece sindirim sistemi değil tüm vücut sistemlerimiz için koruyucudur. Masa başında çalışıyor ve yoğunlukta su içmeyi unutuyorsanız, yanınızda mutlaka su bulundurun, bardağınız dolu olsun ve ara ara yudumlayın, iyi geldiğini hissedeceksiniz. Özellikle kış aylarında ılık suyu tercih edebilirsiniz.

* Sağlıklı hareket barsakların dostudur. Masa başı hareketsiz çalışma düzeni mide ve barsak hareketlerinin düzenlenmesini zorlaştırır, kabızlık ve bununla paralel olarak hemoroid gibi anal bölge problemlerinin daha kolay oluşmasına neden olur. Haftada en az 3 gün 20-30 dakika süre ile yapılan tempolu yürüyüş, hem barsak hareketlerinizi hem de metabolizmanızı düzenler. Ayrıca ruhsal yönden de olumlu etkiler meydana getirerek dolaylı şekilde barsaklarınıza yarar sağlar. Yüzme de vücudumuza yük bindirmeyen ve hazım sistemimiz için çok yararlı bir spordur.

* Stresten uzak duramazsınız ama onunla başa çıkmayı öğrenmeniz mümkün! Tatilde rahatlıyorum, ofise döner dönmez yakınmalarım başlıyor! Stresten tamamen uzak durmak tabii ki mümkün değil. Ayrıca kontrollü dozda stresin üretkenliğimizde olumlu etkileri de var. Önemli olan bu düzeyi doğru ayarda tutabilmek ve kendimize aşırı yüklenmeden bir denge oluşturabilmektir. Bu hassas ayarın bozulduğu zamanlarda irritabl barsak sendromlu hastalarımızda yakınmaların da çoğaldığını gözlemleyebiliyoruz.

Organik nedenler mutlaka dışlanmalıdır!

Kabızlık, bireysel ve ailesel yatkınlık, yaşam biçimi ve alışkanlıklarımızla ve ruhsal durumla tabii ki çok ilişkilidir; ancak kabızlık yakınması ile başvuran her hastada öncelikle altta bir organik bozukluğun olup olmadığı değerlendirilmelidir. Önceden dışkılama düzeni normal olan bir kişide dışkılama alışkanlıklarında değişme olması daha önemlidir. Daha önce rahat ve düzenli dışkılaması olan bir kişide ani gelişen kabızlık veya sık, cıvık dışkılamalar olması, dışkı çapında incelme, renginde koyulaşma veya açılma veya dışkıda kan görme gibi değişimler hekim değerlendirmesi ve tetkikini gerektirir. Bu bulgulara karın ağrısı, kilo kaybı, halsizlik, kansızlık gibi ek bulguların eşlik etmesi önemli hastalıkların habercisi olabilir.

Kolon kanseri önlenebilir ve tedavi edilebilir bir hastalıktır!

Kolon kanseri taramasında altın standart kolonoskopi incelemesidir. Bu yöntemle tüm kalın barsağın ve ince barsak son kısmının endoskopik olarak görüntülemesi yapılabilir ve şüpheli durumlarda gerekli görülen lezyonlardan alınan biyopsilerle erken tanı ve tedavi şansı yakalanır. Kolonoskopi işleminde ayrıca barsak iç yüzeyindeki polip adı verilen ve zamanla kanserleşme eğilimi olan et beni gibi kabarık lezyonların endoskopik olarak çıkarılması (polipektomi) ile ileride gelişebilecek kanser durumları da önlenebilir. Kolon polipleri 50 yaş ve üzerinde daha sık görülebildiklerinden 50 yaşına gelmiş her kişide hiç yakınma olmasa dahi tarama amaçlı kolonoskopi yapılması tüm dünyada kabul edilmiş bir öneridir. Ailesinde kolon kanseri olan veya kronik iltihabi barsak hastalıkları olan kişilerde daha erken tarama gerekli olabilir.

 

The post Yaşam Alışkanlıklarınız Barsaklarınızı Yıpratabilir! first appeared on Cool Kadın | Magazin Moda ve Kadına Dair Her Şey Öncü Kadın Portalı.

]]>
Böbrek Taşı Kabus Olmasın! https://www.coolkadin.com/bobrek-tasi-kabus-olmasin.html Mon, 27 Jul 2015 13:04:01 +0000 https://coolkadin.com/bobrek-tasi-kabus-olmasin.html Böbrek...

The post Böbrek Taşı Kabus Olmasın! first appeared on Cool Kadın | Magazin Moda ve Kadına Dair Her Şey Öncü Kadın Portalı.

]]>
Böbrek taşı riski yaz aylarında artıyor… Dikkat edilecek bazı kurallar ile böbrek taşının önüne geçilebileceğini Op. Dr. Fatih Çanaklı anlattı.

Yazın keyfinizi kaçırabilecek sinsi bir hastalık böbrek taşı! Aniden başlayan bir yan ağrısına, bulantı, kusma ve idrarda kanama eşlik ediyor. Kapısını çaldığı kişi acil servisin yolunu tutuyor. Bir anlamda doğum sancısına eşit şiddetteki dayanılmaz ağrısı ile kişinin hayatını kabusa çeviriyor. Ülkemizde her yıl erkeklerin yüzde 12’sinin, kadınların da yüzde 6’sının böbreğinde taş oluşuyor. Böbrek taşı riski sıcak iklimlerde ve yaz mevsiminde ise daha da artıyor. Acıbadem Eskişehir Hastanesi Üroloji Uzmanı Dr. Fatih Çanaklı, bir kez taş düşüren kişide aynı sorunun yüzde 50 olasılıkla tekrar edeceğini ve yeni taşlar oluşacağını belirtirken, “Elimizde gelişmiş tanı ve tedavi araçları olmasına rağmen, hekim olarak asıl sorumluluk ve önerimiz böbrek taşı oluşumunu önlemeye çalışmaktır” diyor. Çocuklarda ve yetişkinlerde dikkat edilecek bazı kurallar ile böbrek taşının önüne geçilebileceğini belirten Op. Dr. Çanaklı, o kuralları şöyle açıklıyor:

Süt ve mandıra ürünleri: Süt ve mandıra ürünleri yasak olmasa da, kalsiyum deposu olduklarından abartılı tüketimden kaçınmalı. Özellikle kadınların menopozda gelişebilecek kemik erimesi (osteoporoz) riskini azaltma çabasıyla, her gün bir kâse yoğurt veya bir bardak süt tüketmeleri önemli. Böbrek taşı hastalarının ise süt ürünlerini aşırı tüketmemeleri gerekiyor. Yine son yıllarda büyük ilgi gören D ve C vitaminlerini de yüksek dozlarda ve uzun süreli almak taş oluşumuna neden oluyor!

Sıvı alımı: Taş hastalığı öyküsü olanların özellikle terleme yoluyla vücuttan sıvı kaybının arttığı durumlarda, bol idrar üretebilecek kadar yeterli sıvıyı almaları gerekiyor. Yeterli sıvı alınamadığında vücudumuz, maddelerden zengin, suyu azaltılmış konsantre bir idrar üretiyor. Günde toplam 3 litre sıvı alınmalı ve bunun yarısı (10 bardak) içme suyundan gelmeli. Kişi idrarının rengini görerek, sıvı alımının yeterliliğini anlayabilir. Su gibi veya açık sarı renkte idrar üretilmesi de yeterli sıvı alındığına işaret ediyor.

Oksalattan zengin besinler: En sık görülen taş cinsi kalsiyum oksalat taşı. Oksalattan zengin besinlerin diyetten azaltılması ve bu ürünlerin abartılı tüketilmemesi gerekiyor. Oksalat zengini besinler listesinde çay, çilek, çikolata, ıspanak ve pırasa gibi sebzeler, fındık, ceviz gibi kabuklu yemişler, kola ve kakao başı çekiyor. Taşı erittiğine inanılan maydanoz ve kireboru (cranberry) da listede yer alıyor. “Ne yiyeceğiz?”in cevabı ise ölçülü tüketmek ve yeterli sıvıyla desteklemek.

Et, balık, tavuk: Hayvansal proteinlerden zengin beslenmek taş oluşumu için risk faktörleri. Oksalat ve kalsiyumdan zengin oluyorlar. İşlenmiş etler ciddi miktarda tuz içerdiğinden özellikle ürik asit taşları oluşumunda önemli rol oynuyor. Gazlı içecekler ise idrarın asitliğini artırarak bu sürece katkı yaptıklarından, özellikle de taş üretenler için uygun değil. Et yasak değil ancak aşırı tüketiminden kaçınmak gerekiyor.

Limon ve Portakal: Peki taş oluşumunu önleyen, idrarın asitliğini gideren bir madde yok mu? Op. Dr. Fatih Çanaklı “Şanslıyız ki var ve adı SİTRAT” diyor. Limon ve portakal ailesinin adını bu maddeden aldığını belirten Op. Dr. Fatih Çanaklı “Bu maddeyi potasyum sitrat şeklinde ilaç olarak verebiliriz veya siz kışları çaya, çorbaya limon ekleyip, yazlarıysa limonatanın vereceği sitrat, sıvı ve serinliğe müptela olabilirsiniz” diyor.

Tuz tüketimi: Taşların büyük çoğunluğu kalsiyum içerikli. Tuz (sodyum) alımı arttığında, böbrekler idrara daha fazla kalsiyum atıyor ve kolaylıkla taş oluşuyor. Yemeklere tuz eklemek, tuzlu kuruyemişler, salamura yiyecekler, fast food (pizza, hamburger), maden suyu ve soda tüketimi riski artırıyor. İşlenmiş peynir ve et gibi besinler de yüksek sodyum içeriyor. Yapılan bilimsel araştırmalar, düzenli fast food tüketen çocuklarda taş hastalığı sıklığının arttığını ortaya koyuyor. Yemekleri tuzsuz pişirmek ve lezzet için baharatlar, bitkiler ve sirke çeşitleri eklemek faydalı.

Böbrek taşına karşı bu önerilerin hayata geçirilmesi durumunda taş gelişimi riskinin azalacağını ve pek çok kişinin şiddetli ağrı, acil servis hatta ameliyattan kurtulacağını belirten Op. Dr. Fatih Çanaklı, taş tanısı konulduğunda mutlaka Üroloji uzmanına muayene olunması gerektiğini söylüyor. Böbrekten sonra gelen idrar yolunu tam tıkayan bir taşın aylar içerisinde böbreği yok edebildiğini, bu nedenle ihmal edilmemesi gerektiğini vurgulayan Op. Dr. Fatih Çanaklı “Taşın yeri, boyutu, eşlik eden enfeksiyon olup olmaması gibi özellikleri dikkate alarak ilaç tedavisi, taş kırma veya lazer kullanılan kapalı ameliyat seçeneklerinden birisi seçilecek, ağrınız dindirilmeye çalışılacaktır. Unutmayın bir defa taş düşürdüyseniz, yine düşürebilirsiniz. Böbrek taşı hastalığının tekrar edişini vurgulamak için, bilge bir Karadeniz köylüsünün yağmurla ilgili tahminiyle bitirelim: Bulut varsa yağıyordur, yoksa yağacaktır” diyor.

Op. Dr. Fatih Çanaklı

The post Böbrek Taşı Kabus Olmasın! first appeared on Cool Kadın | Magazin Moda ve Kadına Dair Her Şey Öncü Kadın Portalı.

]]>
Türkiye’de 2 milyon kişi bu hastalıkla boğuşuyor https://www.coolkadin.com/turkiyede-2-milyon-kisi-bu-hastalikla-bogusuyor.html Sat, 27 Jun 2015 12:53:11 +0000 https://coolkadin.com/turkiyede-2-milyon-kisi-bu-hastalikla-bogusuyor.html Uzmanlar,...

The post Türkiye'de 2 milyon kişi bu hastalıkla boğuşuyor first appeared on Cool Kadın | Magazin Moda ve Kadına Dair Her Şey Öncü Kadın Portalı.

]]>
Uzmanlar, aşırı terlemenin toplumun yüzde 3’ünü tehdit eden bir hastalık olduğunu, bu oranın da Türkiye’de yaklaşık 2 milyon kişiye denk geldiğini belirtiyor.

İzmir Katip Çelebi Üniversitesi (İKÇÜ) Atatürk eğitim ve Araştırma Hastanesi Deri ve Zührevi Hastalıkları Kliniği eğitim sorumlusu Prof. Dr. Şemsettin Karaca, yaz aylarında “çekilmez” hale gelen aşırı terlemenin tedavi gerektiren bir hastalık olduğunu belirterek, “Çok sık konuşulmasa bilinmese bile toplumun yüzde 3’ünü tehdit ediyor. Bu oran da Türkiye’de yaklaşık 2 milyon kişiye denk geliyor” dedi.

Karaca, vücut ısısının ayarlanmasını sağlayan terlemenin türleri olduğunu kaydetti.

Vücuttan su, tuz ve başka maddelerin atılımını sağlayan terlemenin nörolojik, hormonal, kardiyolojik nedenleri bulunabileceğini bildiren Prof. Karaca, bazen bu durumun enfeksiyon bulgusu ya da kanser habercisi de olabileceğini dile getirdi.

Hiçbir probleme bağlı olmadan el, ayak ve koltuk altı terlemesinin hastalık boyutuna varabildiğini ve “aşırı terleme” hastalığı olarak adlandırılabileceğini anlatan Karaca, şu bilgileri verdi:

“Aşırı terleme, kişinin uyanık olduğu durumlarda ortaya çıkıyor. Stres, korku veya aşık olma gibi kişinin duygu durumu da bu hastalığı tetikliyor. Hasta patronunu ya da istemediği birini gördüğünde korku filmi seyrettiğinde el, ayak, koltuk altında aşırı terleme söz konusu oluyor. Çok sık konuşulmasa bilinmese bile toplumun yüzde 3’ünü tehdit ediyor. Bu oran da Türkiye’de yaklaşık 2 milyon kişiye denk geliyor.”

Hastalığın sosyal boyutu var
Tedavi edilmeyen aşırı terleme hastalarının sosyal yaşamdan izole olduğunu ifade eden Karaca, toplumdan uzak kalmaya çalışan kişilerin iş hayatında da zorluklarla karşılaşabildiğini belirtti.

Bir öğrencinin aşırı terleme nedeniyle sınavda başarısız olabileceği gibi bir polisin silahını kavramakta zorlukla karşılaşabileceğini kaydeden Prof. Karaca, “Sempatik sinir sisteminin aşırı aktivasyonu nedeniyle oluşan bu hastalıkta kişi içe kapanık oluyor. Strese uzun süre maruz kalırsa günlük yaşama daha geç dönüyor” dedi.

Yaz aylarında ise aşırı terlemenin “çekilmez” hale geldiğine işaret eden Karaca, “Aşırı terleme hastası özellikle sıcak havalarda otobüse binemiyor, üzerindeki kıyafeti taşımakta bile zorluk çekiyor” diye konuştu.

Tedavi şart
Hastanın durumuna göre tedavi basamakları olduğunu bildiren Karaca, ter kanallarını tıkamaya ve ortadan kaldırmaya yönelik uygulamalar yapılabildiğini, botoks ve cerrahi yöntemlerin devreye sokulabildiğini ifade etti.

Bazı hastaların “galvanik akım cihazları” ile tedavi edilebildiğini aktaran Prof. Dr. Şemsettin Karaca, bu cihazların evde de kullanılabildiğini söyledi.

Son dönemlerde göğüs kafesine küçük bir kesiyle girilerek aşırı terlemeye yol açan sinir düğümünün etkisiz hale getirildiği “endoskopik torasik sempatektomi” yönteminin sıklıkla uygulandığını ve yüz güldürücü sonuçlar alındığını anlatan Şemsettin Karaca, 6-9 ay etkili botoksun da hastanın durumuna göre kullanılabileceğini, aşırı terlemeden kurtulmak isteyenlerin mutlaka bir dermatoloğa başvurması gerektiğini sözlerine ekledi.

The post Türkiye'de 2 milyon kişi bu hastalıkla boğuşuyor first appeared on Cool Kadın | Magazin Moda ve Kadına Dair Her Şey Öncü Kadın Portalı.

]]>
Kan sulandırıcı ilaçlar öldürüyordu! https://www.coolkadin.com/kan-sulandirici-ilaclar-olduruyordu.html Sat, 27 Jun 2015 12:52:18 +0000 https://coolkadin.com/kan-sulandirici-ilaclar-olduruyordu.html Çanakkale’de,...

The post Kan sulandırıcı ilaçlar öldürüyordu! first appeared on Cool Kadın | Magazin Moda ve Kadına Dair Her Şey Öncü Kadın Portalı.

]]>
Çanakkale’de, uzun süredir kan sulandırıcı ilaç kullanan 76 yaşındaki hasta, beyin kanaması geçirdi.

4 saatlik bir ameliyatın ardından yaşama tutunan Emin Ayvalı’nın doktoru Özkan Özger, kan sulandırıcı kullanımı konusunda dikkatli olunması gerektiğini söyledi.

Çanakkale’nin Gelibolu ilçesinde yaşayan ve uzun süredir kan sulandırıcı ilaç kullandığı belirtilen 76 yaşındaki Emin Ayvalı, geçtiğimiz gün dengesizlik ve baş dönmesi şikayeti ile doktora başvurdu. Özel Anadolu Hastanesinde yapılan tetkiklerde beyin kanaması geçirdiği belirlenen Ayvalı, ameliyata alındı.

Yaklaşık 4 saat süren ameliyatın ardından yaşama tutunan Ayvalı’nın sağlık durumunun iyi olduğu belirtildi. 76 yaşındaki hastanın yoğun bakımdan çıkarak servise alındığını söyleyen Op. Dr. Özkan Özger, 3 gün sonra ise taburcu edileceğini kaydetti.

Kan sulandırıcı ilaç kullanımında dikkat edilmesi gerektiğini belirten Op. Dr. Özger, “Kan sulandırıcılar, özellikle kalp damar sağlığı başta olmak üzere bir çok hastalık açısından önemlidir.

Ancak bu ilaçları kullanan insanların özellikle düşme, çarpma gibi travmalardan uzak durmaları gerekir. Bazen düzensiz kullanım ve aşırı doz beyin kanaması yapabilir. Bu da doğal olarak öldürücü olabilir” dedi.

The post Kan sulandırıcı ilaçlar öldürüyordu! first appeared on Cool Kadın | Magazin Moda ve Kadına Dair Her Şey Öncü Kadın Portalı.

]]>
Organ bağışının önemi https://www.coolkadin.com/organ-bagisinin-onemi.html Sat, 27 Jun 2015 12:31:36 +0000 https://coolkadin.com/organ-bagisinin-onemi.html Kadavradan...

The post Organ bağışının önemi first appeared on Cool Kadın | Magazin Moda ve Kadına Dair Her Şey Öncü Kadın Portalı.

]]>
Kadavradan bekleyecek zamanı bile kalmayan Yahya Taşlıçay, 28 yaşındaki küçük kızı Meliha Taşlıçay’ın ısrarı ile nakli kabul etti.

Babalar Günü tam bir bayram havasında yaşanacak Taşlıçay Ailesi için. Zira 62 yaşındaki Yahya Taşlıçay’ın, 10 yıldır peşini bırakmayan hastalıklar emeklilik yıllarını da kabusa çevirmişti. Önce siroz, ardından karaciğerinde tümör derken hastalığı artık tedavi edilemez hale gelmişti. Tam yolun sonuna geldikleri bir anda, kızının karaciğeriyle hayata döndü. Kadavradan bekleyecek zamanı bile kalmayan Yahya Taşlıçay, 28 yaşındaki küçük kızı Meliha Taşlıçay’ın ısrarı ile nakli kabul etti.

Meliha Taşlıçay babasını ikna etmede en büyük desteği doktorları Prof. Dr. Remzi Emiroğlu’ndan aldığını söylüyor ve “Remzi hocamızın bir sözüyle o an ikimiz de ağlamaya başladık ve babam ikna oldu” diyor. Şimdi Babalar Günü’nde babasına sarılıp onu kucaklayabilecek olmanın mutluluğunu yaşıyor.

Hani özellikle de kız çocuklarının gözünde babaları birer kahramandır ya, Meliha Taşlıçay yıllar sonra kahramanına eşsiz bir hediye vermenin mutluluğunu yaşıyor. 62 yaşındaki Yahya Taşlıçay’ın küçük kızı 28 yaşındaki Meliha Taşlıçay, babasını, doktoru Remzi Emiroğlu’nun da desteği ile ikna etti ve ona hayat verdi! Emekli teknisyen Yahya Taşlıçay 10 yıl önce titreme, üşüme, ateş ve gözlerinde sarılık şikayetiyle doktora gitmiş, yapılan tetkiklerde siroz olduğu anlaşılmıştı.

Üstüne bir de üç ayda bir yapılan tahlillerde karaciğerindeki kitle eklenince hem kendisi hem de ailesinin üzerine kara bulutlar çöreklenmişti. Tedavi gördüğü Hastane Taşlıçay’ı karaciğer nakli olması için Acıbadem Bursa Hastanesi Karaciğer Nakli Merkezi Bölüm Başkanı Prof. Dr. Remzi Emiroğlu’na yönlendirdi. Aynı hastanede daha önce kalp ameliyatı olan Taşlıçay bu kez karaciğerindeki hastalık nedeniyle girdi Acıbadem Bursa Hastanesi’nden içeri.

“Kadavra sırasına dayanamazmışım”

62 yaşındaki Yahya Taşlıçay’ın nakil olması şarttı. Ancak kadavra için sıraya girme şansı bile yoktu. “Kadavra için sıraya girmedik. Çünkü doktor o kadar vakit olmadığını nakilden başka bir şansımın olmadığını ve nakil olmam gerektiği söyledi” diyor Yahya Taşlıçay. Bunun üzerine eşi karaciğerini vermek istemiş ama diyebet hastası olduğundan dolayı verememiş. Küçük kızı ise tüm engelleri aşmış yani babasının tüm itirazlarına karşın onu, doktorunun da desteğiyle ‘karaciğerini vermek konusunda’ ikna etmeyi başarmış. Yahya Taşlıçay “Ben kesinlikle reddetmiştim çünkü ona zarar gelmesinden korkmuştum. Hatta yaklaşık bir hafta onunla konuşmadım.

Sonunda ısrarlarına dayanamadım. Kabul etmek zorunda kaldım” diyor. Kızının karaciğeri babasına uyunca, baba-kız ameliyata alındı. Yahya Taşlıçay “Acıbadem Bursa Hastanesi’ne geldiğim ilk günden itibaren bize çok sıcak yaklaştılar. Hatta işlemler sırasında Remzi hocanın yanıma gelerek elimi tutması, destek vermesi doktorluğun ötesinde bir olay. Ameliyatı yapan ve bize her zaman moral veren bütün doktorlarımıza ve sağlık ekibine minnettarız. Kızım da ben de çok iyiyiz. Kızım Babalar Günü’nde bana en anlamlı hediyeyi verdi. O bana yeni bir hayat verdi!” diyor.

“Doktorumuzun sayesinde ikna ettim”

28 yaşındaki Meliha Taşlıçay, babasını tüm çabalarına rağmen ikna edemediğini belirtirken imdada Prof. Dr. Remzi Emiroğlu’nun yetiştiğini söylüyor. Prof. Dr. Emiroğlu’nun babasına “Eğer şimdi nakil olmayıp kadavra sırasını beklerseniz 6 ay sonra kadavra çıkmadığında kızınızdan almayı belki biz kabul edemeyeceğiz, çok geç olacak. Kızını bir ömür boyu vicdan azabı ile bırakmaktansa bırak, kızın senin için en iyisini yapsın!” sözünden çok etkilendiklerini belirten Meliha Taşlıçay “O an ikimiz de ağlamaya başladık. Babam sonunda ikna oldu” diyor. Naklin ardından kısa sürede günlük hayatına dönen Meliha Taşlıçay, yeni bir işe bile başlamış.

“Benim başıma gelmez” demeyin!

Acıbadem Bursa Hastanesi Karaciğer Nakli Merkezi Bölüm Başkanı Prof. Dr. Remzi Emiroğlu, ülkemizde organ bağışının yeterli olmaması nedeniyle sorunlar yaşandığını, kadavradan organ bağışı konusunda duyarlılığın artırılması için toplumun tüm kesimlerine görev düştüğünü belirterek “Hiçbirimiz bu benim başıma gelmez diye düşünmemeliyiz” diyor. Acıbadem Bursa Hastanesi Organ Nakli Koordinatörü Dr. Salih Gülten de hastanelerinde birçok sayıda böbrek nakli yaptıklarını ve bunun mutluluğunu ekip olarak yaşadıklarını belirterek, “Keşke daha çok insanımızın yüzünü güldürebilsek. Hastalarımızın ve yakınlarının yaşadığı heyecanın aynısını biz de yaşıyoruz. Onların kaderinin bir nakille nasıl değiştiğine tanık oluyoruz” diyor.

The post Organ bağışının önemi first appeared on Cool Kadın | Magazin Moda ve Kadına Dair Her Şey Öncü Kadın Portalı.

]]>
ALS hastalığının belirtileri https://www.coolkadin.com/als-hastaliginin-belirtileri.html Sat, 27 Jun 2015 12:31:11 +0000 https://coolkadin.com/als-hastaliginin-belirtileri.html Acıbadem...

The post ALS hastalığının belirtileri first appeared on Cool Kadın | Magazin Moda ve Kadına Dair Her Şey Öncü Kadın Portalı.

]]>
Acıbadem Fulya Hastanesi Nöroloji Uzmanı Doç. Dr. Geysu Karlıkaya, günümüzde tedavisine yönelik çalışmaların devam ettiği ALS hastalığı ile ilgili önemli uyarılar ve önerilerde bulundu.

Tüm dünyanın gözü geçtiğimiz yaz ALS hastalığına çevrilmişti. Hastalığa karşı farkındalık yaratmak amacıyla, eline bir kova buzlu suyu alan önce başından aşağı dökmüş, sonra da bunu videoya çekip sosyal medyada paylaşmıştı. “Ice Bucket Challenge” adı verilen eylemle farkındalık yaratma çabası kamuoyunda oldukça büyük ses getirmişti. ALS hastalığı her yıl olduğu gibi bu yıl da 21 Haziran Dünya ALS Günü kapsamında gündemde. Acıbadem Fulya Hastanesi Nöroloji Uzmanı Doç. Dr. Geysu Karlıkaya, günümüzde tedavisine yönelik çalışmaların devam ettiği ALS hastalığı ile ilgili önemli uyarılar ve önerilerde bulundu.

Halk arasında ALS olarak bilinen ve geçen yıl bir kova buzlu su ‘Ice Bucket Challenge’ eylemiyle tüm dünyada gözlerin üzerine çevrildiği motor nöron hastalığı, beyin ve omurilikte bulunan kasların hareket etmesini sağlayan hücrelerin hasar görmesi sonucu ortaya çıkıyor. İlerleyici bir sinir sistemi hastalığı olan Amyotrofik Lateral Skleroz (ALS) önce genellikle kol ve bacakları etkiliyor, ardından bütün vücudu.

Acıbadem Fulya Hastanesi Nöroloji Uzmanı Doç. Dr. Geysu Karlıkaya, kalem tutmada problemden yürürken ayakta takılmaya dek birçok belirti ile kendini gösteren ancak hafızayı ve zihni etkilemeyen ALS’de amacın hastanın yaşam kalitesini yükseltmek olduğunu belirtiyor. Sigaranın önemli bir risk faktörü olduğu ve özellikle zayıf yapılı kişilerde daha sık görülen hastalığın çoğunlukla askerler ve profesyonel futbol oynayan kişileri tehdit ettiğine dair araştırmalar da bulunuyor.

Çoğunlukla kol ve bacaklarda başlıyor

Doç. Dr. Geysu Karlıkaya, bulaşıcı olmayan, beyin ve omurilikte bulunan kasların hareket etmesini sağlayan hücrelerin hasar görmesi sonucu ortaya çıkan ALS’nin erken dönemde kaslarda sertlik, kramp ve seyirmelerle başlarken, temel bulguların kaslarda güçsüzlük ve erime olduğunu söylüyor. Etkilenen kaslara göre erken dönem bulguları da değişiklik gösterirken, elden başladığı durumda kalem tutmada, anahtar çevirmede veya çay bardağını kaldırmada güçlük meydana geliyor. ALS hastalığı bacaklardan başladığında ise yürüme güçlüğü ve yürürken ayakta takılmaya yol açıyor. Doç. Dr. Geysu Karlıkaya, hastalığın ağırlıklı olarak kol ve/veya bacaklarda başlasa da ilerleyen dönemlerde gövde kasları, konuşma ve solunum kaslarını da etkisine aldığını belirterek “Hastaların yaklaşık yüzde 10’unda konuşma, yutma ve solunum kaslarının ön planda etkilenmesi ile seyreder” diyor.

Yatağa bağımlı kılıyor

Hastalığın son evrelerine kadar kişinin günlük hayatındaki ihtiyaçlarını kendi başına karşılayabildiğini, kaslarda çok yoğun erimeler baş gösterdiğinde ise yürüyemez, konuşamaz ve kollarını kullanamaz hale geldiğini, buna karşın hafızanın ve zihnin etkilenmediğini belirten Doç. Dr. Geysu Karlıkaya, hasta yakınlarının sabırlı, şefkatli ve özenli davranmaları gerektiğini vurguluyor. ALS hastalığının tanısını koymak için çeşitli incelemeler yapıldığını belirten Doç. Dr. Geysu Karlıkaya “Kaslarda güçsüzlük, konuşma bozukluğu, seyirme gibi şikayetlerle başvuran hastalarda yapılacak ayrıntılı bir nörolojik muayene çok önemlidir. Refleks değişikliği, patolojik bulgular açısından değerlendirme yapılır, ardından EMG testi yapılarak tanı konulur. ALS hastalığını taklit eden hastalıkların ayırımı açısından kan tahlilleri de yapılır” diyor.

Amaç yaşam kalitesini artırmak

ALS’de hastaların yüzde 5’inin 20 yıldan fazla yaşayabildiğini belirten Doç. Dr. Geysu Karlıkaya, ALS hastalığının etkin bir tedavisi bulunmamakla birlikte tedavi konusunda yoğun çalışmaların devam ettiğini vurguluyor. Günümüzde temel amacın yaşam kalitesini artırmak olduğunu söyleyen Doç. Dr. Geysu Karlıkaya, hastanın sağlıklı ve dengeli beslenmesi, sık ama hafif yiyecekler yemesi, sıvı tüketimini artırması ve ideal kilosunu korumasının önemine dikkat çekiyor.

The post ALS hastalığının belirtileri first appeared on Cool Kadın | Magazin Moda ve Kadına Dair Her Şey Öncü Kadın Portalı.

]]>
6 aydır yorgunsanız dikkat! https://www.coolkadin.com/6-aydir-yorgunsaniz-dikkat.html Sat, 27 Jun 2015 12:30:29 +0000 https://coolkadin.com/6-aydir-yorgunsaniz-dikkat.html Fizik...

The post 6 aydır yorgunsanız dikkat! first appeared on Cool Kadın | Magazin Moda ve Kadına Dair Her Şey Öncü Kadın Portalı.

]]>
Fizik Tedavi ve Rehabilitasyon Uzmanı Dr. Gülseren Kayalar, sürekli uykulu hissetme, hareket etmek istememe, vücut genelinde ağrı ve bitkinlik gibi belirtilerin 6 aydan uzun sürmesinin kronik yorgunluk sendromunun habercisi olduğunu söyledi.
Dr. Kayalar, yaptığı açıklamada, özellikle sıcak yaz günlerinde daha sık görülen, iş performansını ve sosyal yaşamı olumsuz etkileyen kronik yorgunluk sendromunun, sadece dinlenerek ve tatil yaparak geçmediğini belirterek, “Bu rahatsızlıkla baş etmek için bazı önlemler alarak yaşam tarzı değişikliği yapılması gerekiyor.
Kronik yorgunluk sendromu, en az 6 ay süren ve sebebi bilinmeyen aşırı yorgunluğa yaygın kas eklem Ağrısı, uyku bozukluğu, dikkat dağınıklığı ve baş ağrısının eşlik ettiği tedavisi zor bir hastalıktır. Yorgunluk, hastanın günlük yaşam aktivitelerini ve iş performansını kısıtlamaktadır.

Ayrıca, beceri isteyen işlerde yavaşlama, planlama, organizasyon ve problem çözme gibi yeteneklerde gerilemenin ortaya çıkmasına sebep olmaktadır. Tüm bu özellikleri nedeniyle kronik yorgunluk sendromu, birçok ülkede iş gücü kaybına neden olan hastalıklar arasında yer almaktadır.

Kronik yorgunluk sendromu sıklıkla 40-50 yaş arası kadınlarda görülmektedir. Tek bir nedene bağlı olmayan bu sendromun ortaya çıkmasını tetikleyicileri; bağışıklık sistemini etkileyen faktörler, nörolojik faktörler, hormon bozuklukları ve bazı enfeksiyon hastalıklarıdır” dedi.

Kayalar, belirtilerden 4’ünün bir arada bulunmasına dikkat edilmesi gerektiğinin altını çizerek şunları kaydetti:
“Kronik yorgunluk sendromunda görülen yorgunluk fiziksel bir aktivite sonucu olmaksızın istirahat halindeyken de ortaya çıkmaktadır. Bu durum hastanın iş, eğitim, sosyal ve özel yaşam aktivitelerinde belirgin bir azalma yaratır.

Kısa süreli hafıza ve konsantrasyon kaybı, boğaz ağrısı, lenf bezlerinde hassasiyet, kas ağrısı, yeni oluşan baş ağrısı, uyku bozukluğu ve yapılan bir iş sonrası 24 saatten fazla süren kırgınlık hissi duyulması gibi belirtilerden en az dört tanesinin bir arada bulunması kronik yorgunluk sendromuna işaret ediyor olabilir.

Kronik ağrılı hastalarda bu belirtilere; depresif duygu durumu nedeniyle umutsuzluk, sıkıntı hali, çaresizlik duygusu, dikkat azlığı, konsantrasyon güçlüğü ve iştah-kilo kaybı gibi belirtiler de eşlik edebilmektedir.”
Kayalar, her 3 hastadan 2’sinde sürekli ve şiddetli seyrettiğini ifade ederek, “Hastalığın erken döneminde kendiliğinden iyileşme görülebilmektedir.

Her 3 hastadan 2’sinde hastalık sürekli ve şiddetli seyreder. Bu hastalarda uzun süre yatakta kalmaya bağlı olarak kas erimesi ve postüral kan basıncı düşüklüğü görülebilmektedir. Kronik yorgunluk sendromlu hastalarda, fizik muayene sonuçları genelde normaldir. Bu sendrom diğer birçok hastalıkla benzer belirtileri gösterdiği için teşhiste kullanılan tek bir laboratuvar bulgusu yoktur.

Hastalığın teşhisi kronik yorgunluğa sebep olan tıbbi durumlar ve psikiyatrik hastalıklar dışlandıktan sonra konulmaktadır” diye konuştu.

Kayalar, kronik yorgunluk sendromuyla baş etmek için alınması gereken önlemleri ise şöyle açıkladı:
“Stres azaltılmalı, uyku alışkanlığı iyileştirilmeli ve düzenli egzersiz alışkanlığı edinilmelidir. Sıcak yaz günlerinde ağır yiyecekler yerine zeytinyağlı hafif yiyecekler tercih edilmelidir. Susuz kalmanın metabolizmayı yavaşlatarak yorgunluğa yol açtığı unutulmamalı ve su tüketimi artırılmalıdır.

Uyku ritminin düzene sokulması ve uyku kalitesinin artırılması için ‘uyku hijyeni’ uygulanmalıdır. Uyku öncesinde kafeinli, alkollü içeceklerden, nikotinden, aşırı yağlı yiyeceklerden ve aşırı aktiviteden kaçınılmalıdır. Her gece aynı saatte uyumak alışkanlık haline getirilmelidir. Her gün güneş ışınlarının dik gelmediği saatlerde 20 dakika boyunca güneş koruyucu olmadan güneşlenilmelidir.

Düzenli egzersizlere kısa süreli, düşük yoğunluklu ve hafif şiddetli programlarla başlanmalıdır. Başlangıçta günde 5 dakika eklem hareket açıklığı egzersizleri ve nazik germe egzersizleri yapılmalı, hastanın kas gücü dayanıklılığı artıkça egzersizlerin süresi ve şiddeti artırılmalıdır. Alınan tüm önlemlere rağmen yorgunluğun uzun süre geçmediği durumlarda vakit kaybetmeden doktora başvurulmalıdır.”

Kronik yorgunluk sendromunun tedavisinin kişiye özel olması gerektiğini vurgulayan Kayalar, “Tedavide amaç hastalık semptomlarını iyileştirmektir. Kişiye özel belirlenen egzersiz uygulamalarının düzenli olarak yapılmasının yanı sıra hastaya psikolojik destek vermek de çok önemlidir. Tedavide esas, hasta ve ailesi ile düzenli bir iletişim sürdürmektir.

Bu görüşmelerle ve düşük dozlu ilaç tedavisiyle hasta yakın izleme alınmaktadır. Tedavi süresince hasta her aşamada iyileşeceği yolunda cesaretlendirilmeli ve hasta, aile ve hekim yakın işbirliği içinde olmalıdır” dedi.

The post 6 aydır yorgunsanız dikkat! first appeared on Cool Kadın | Magazin Moda ve Kadına Dair Her Şey Öncü Kadın Portalı.

]]>
Safra kesesi hastalıklarının bilinmeyenleri https://www.coolkadin.com/safra-kesesi-hastaliklarinin-bilinmeyenleri.html Sat, 27 Jun 2015 12:29:59 +0000 https://coolkadin.com/safra-kesesi-hastaliklarinin-bilinmeyenleri.html Samsun...

The post Safra kesesi hastalıklarının bilinmeyenleri first appeared on Cool Kadın | Magazin Moda ve Kadına Dair Her Şey Öncü Kadın Portalı.

]]>
Samsun Büyük Anadolu Meydan Hastanesi doktorlarından Genel Cerrahi ve Cerrahi Onkolojisi Uzmanı Prof. Dr. Serdar Yol, safra kesesi hastalıkları ve cerrahisi hakkında bilinmeyenleri A’dan Z’ye anlattı.
Safranın görevinin yağların emilimini sağlamak olduğunu belirten Prof. Dr. Serdar Yol, 20 – 60 yaş kadınlarda safra taşı görülme sıklığının, erkeklere göre 3 misli fazla olduğunu söyledi. Yol, “Çok doğum yapmış kadınlarda daha sıktır. Yaş ve şişmanlık görülme sıklığını artırır. 60 yaş üstü insanların yaklaşık yüzde 10 -20’sinde safra taşı bulunur” dedi.

Safra taşı olanların büyük çoğunluğunda (yüzde 70-80) şikayet olmadığını ifade eden Prof. Dr. Serdar Yol, “Bunlar tesadüfen, başka tetkikler sırasında saptanırlar. Bunlara ‘sessiz taş’ denir. Sebep oldukları en önemli şikayet ise karın sağ üst kısmında, sırta da vurabilen ağrıdır. Bazen değişik komplikasyonlara (istenmeyen yan etkiler) neden olabilirler. Küçük taşlar safra kanalına düşüp burada tıkanıklığa yol açarak sarılık meydana getirebilirler. Bazıları pankreas ile ilgili şikayetlere neden olabilir.

Bazen şişkinlik, hazımsızlık, özellikle yağlı gıdalara tahammülsüzlük gibi şikayetlere neden olabilirler. Safra taşı tanısı günümüzde en kolay ve zahmetsiz olarak ultrasonografi ile konur. Ya da tesadüfen başka tetkikler sırasında saptanır” diye konuştu.

Safra kesesi taşının tedavisi hakkında bilgi veren Dr. Serdar Yol, “Safra kesesi taşı oluşumunda esas neden, kesenin konsantrasyon yeteneğindeki bozukluk olduğundan, hasta olan kesedir. Bu neden ile esas tedavi safra kesesinin ameliyatla çıkarılması yani kolesistektomidir. Böylece hem safra kesesi taşı çıkarılmış hem de tekrar taş oluşturabilecek kese ortadan kaldırılmış olur.

Açık kolesistektomi, ya da halk arasındaki adı ile açık ameliyat, genel anestezi altında, karın duvarına yapılan cerrahi bir kesi ile karın boşluğuna girilmesi ve safra kesesinin çıkarılması işlemidir. Hastanın iyileşip taburcu olması için 3 – 4 günlük bir süreye ihtiyaç vardır. Kapalı kolesistektomi, kapalı ameliyat, ya da tıbbi adı ile ‘laparoskopik kolesistektomi’ 1990’larda ortaya atılan bir yöntemdir.

Bunda da işlem safra kesesinin çıkarılmasıdır. Ancak, karın duvarında genişçe bir kesi yapmaya gerek yoktur. Tüm ameliyat 3 ila 4 kadar delikten karın içine sokulan aletler ve bir kamera yardımı ile ameliyat bir televizyon ekranından izlenerek gerçekleştirilir. Bu işlem de genel anestezi (bayıltılarak) ile yapılmakla birlikte, karın duvarında büyükçe bir kesi olmadığından hastanın konforu ve iyileşmesi çok daha iyidir. Hasta ertesi gün evine gidebilir. Günümüzde kapalı ameliyat (laparoskopik) standart yöntemdir.

Emniyetli bir kapalı ameliyat birinci tercih olmalıdır. Hatta, genellikle bu hastanın tercihi bile olmamalıdır. Birinci görevi hastasına ziyan vermemek olan doktor, doğal olarak karnın kesilmesi yerine birkaç delikten ameliyatı hastaya daha az zarar verici bulup onu tercih eder. Herkes kapalı ameliyat olamaz. Daha önce üst karın bölgesi ameliyatı geçirmiş olanlarda (ör.: mide, karaciğer.) karın içerisinde yapışıklıklar olabilir ve bu yöntemin uygulanmasını zorlaştırabilir.

Karın içi basıncın artmasının (gazla şişirildiği için) zararlı olduğu durumlarda (bazı kalp hastalıkları) bu ameliyat yapılamayabilir. Bazen ameliyata kapalı olarak başlansa bile ameliyat sırasında açığa dönülebilir” şeklinde konuştu.

Prof. Dr. Serdar Yol açıklamasını şöyle tamamladı: “Safra taşlarının da böbrek taşları gibi kırılabilmesi teorik olarak bu mümkündür. Ancak ortaya çıkabilecek yan etkiler nedeniyle tercih edilmemelidir. Safra taşlarının günümüzde kabul edilen tek tedavi şekli, safra kesesinin taşlarla birlikte çıkarılmasıdır. Ancak, ameliyatın çok riskli olduğu hastalarda, ameliyat dışı yöntemlerle çare aranabilir.

Taşları eritmek için uzun süre ursodeoksikolik asit içeren ilaçlar kullanılabilir. Yüksek riskli (çok yaşlı, ciddi yandaş hastalığı olanlar…), ancak ameliyatın zorunlu olduğu durumlarda ameliyatı bir an önce sonlandırmak gerekçesi ile sadece taşların alınması ile yetinilebilir.

The post Safra kesesi hastalıklarının bilinmeyenleri first appeared on Cool Kadın | Magazin Moda ve Kadına Dair Her Şey Öncü Kadın Portalı.

]]>
D vitamininin faydaları https://www.coolkadin.com/d-vitamininin-faydalari.html Sat, 27 Jun 2015 12:29:34 +0000 https://coolkadin.com/d-vitamininin-faydalari.html Doç....

The post D vitamininin faydaları first appeared on Cool Kadın | Magazin Moda ve Kadına Dair Her Şey Öncü Kadın Portalı.

]]>
Doç. Dr. Akgül Akpınarlı Antony yapılan araştırmalarda, D vitamininin sadece kemik metabolizması üzerinde etkisi olmadığını, bütün sistem için önem taşıdığını söyledi.

Güneş Kremleri D Vitamin Alımını Engelliyor

D Vitamininin, güneş ışınlarının deriye temas etmesi ile elde edildiğini söyleyen Çocuk Sağlığı Hastalıkları, Çocuk Alerji ve İmmunoloji Uzmanı Doç. Dr. Akgül Akpınarlı Antony “Güneş aracılıyla elde ettiğimiz D vitamini ihtiyacımızın y

The post D vitamininin faydaları first appeared on Cool Kadın | Magazin Moda ve Kadına Dair Her Şey Öncü Kadın Portalı.

]]>