Deprecated: Function create_function() is deprecated in /home/coolkadin/public_html/wp-content/themes/tomasdaisy/framework/modules/widgets/sticky-sidebar/sticky-sidebar.php on line 20

Warning: Cannot modify header information - headers already sent by (output started at /home/coolkadin/public_html/wp-content/themes/tomasdaisy/framework/modules/widgets/sticky-sidebar/sticky-sidebar.php:20) in /home/coolkadin/public_html/wp-content/plugins/smio-wpapi/class.controller.php on line 8

Warning: session_start(): Cannot start session when headers already sent in /home/coolkadin/public_html/wp-content/plugins/smio-wpapi/class.controller.php on line 11

Warning: Cannot modify header information - headers already sent by (output started at /home/coolkadin/public_html/wp-content/themes/tomasdaisy/framework/modules/widgets/sticky-sidebar/sticky-sidebar.php:20) in /home/coolkadin/public_html/wp-includes/feed-rss2.php on line 8
annelik – Cool Kadın | Magazin Moda ve Kadına Dair Her Şey Öncü Kadın Portalı https://www.coolkadin.com Thu, 17 Dec 2015 10:03:47 +0000 tr hourly 1 https://wordpress.org/?v=6.4.4 https://www.coolkadin.com/wp-content/uploads/2021/05/cropped-logo_4-32x32.png annelik – Cool Kadın | Magazin Moda ve Kadına Dair Her Şey Öncü Kadın Portalı https://www.coolkadin.com 32 32 WBC (LÖKOSİT) https://www.coolkadin.com/wbc-lokosit.html Thu, 17 Dec 2015 10:03:47 +0000 https://www.coolkadin.com/?p=5962 Akyuvarların...

The post WBC (LÖKOSİT) first appeared on Cool Kadın | Magazin Moda ve Kadına Dair Her Şey Öncü Kadın Portalı.

]]>
Akyuvarların yani beyaz kan hücrelerinin ölçülmesi tahlilidir. Hemogram yani kan sayımı testleri sonrası,tahlil sonucunu incelerken hastaların merak ettiği test parametrelerinden biri de wbc yani lökosit testidir.
Lökositler, halk arasında akyuvar olarak da bilinir. WBC yani lökosit testinin normal değerleri yenidoğan çocuktan,15 yaş sonrası kişilere kadar farklı değerler göstermektedir.6 aylık bir bebeğin normal olan wbc değeri yetişkin bir bireyde ise bir hastalık belirtisi olabilir.

WBC(lökosit) testinin yaş gruplarına göre normal değerlerini Tahliller ve Normal Değerleri bölümümüzde bulabilirsiniz.

Lökosit sayısında artış görülmesine, yani lökosit yüksekliğine lökositoz adı verilir.

Hangi durumlarda lökosit değerleri normalin üstüne çıkmaktadır?

Sistemik enfeksiyonlar(sistemleri tutan enfeksiyonlar)(sarkoidoz gibi)
Lokal enfeksiyonlar
Miyokart enfarktüsü
Lösemiler
Gebeliklerde
Aşırı sigara tüketimi

Lökosit sayısında azalmaya ise lökopeni adı verilir

Hangi durumlarda lökosit değerleri normalin altında çıkmaktadır?

Aşağıdaki durumlarda da lökosit değerleri normalin altına iner:
Bazı Virüs Hastalıkları (Gribal enfeksiyonlar)
Riketsiya Hastalıkları
Aplastik anemi
Alösemik lösemi
Tifo ve paratifo
Brucella Hastalığı
Miliyer tüberküloz

The post WBC (LÖKOSİT) first appeared on Cool Kadın | Magazin Moda ve Kadına Dair Her Şey Öncü Kadın Portalı.

]]>
ÖZOFAGUS ATREZİSİ https://www.coolkadin.com/ozofagus-atrezisi.html Thu, 17 Dec 2015 09:38:25 +0000 https://www.coolkadin.com/?p=5937 Bebeğin...

The post ÖZOFAGUS ATREZİSİ first appeared on Cool Kadın | Magazin Moda ve Kadına Dair Her Şey Öncü Kadın Portalı.

]]>
Bebeğin anne karnındayken yemek borusunun olmaması ya da yemek borusunun tıkalı olmasıdır.

1) Yemek borusu (özofagus) atrezisi nedir?

Yemek borusu (özofagus), yutaktan başlayıp mideye kadar uzanan ve yiyeceklerin ağızdan mideye gitmesine yardımcı olan kaslardan yapılı tüp şekline benzeyen bir organdır. Kısacası, “yemek borusu eksikliği/yokluğu” olarak ifade edilen “özofagus atrezisi” ise, yemek borusunun doğumsal bir anormalliğidir. Bu anormallikte, yemek borusunun (daha çok ortasında) bir bölümü gelişmez. Ortaya çıkan durum, iki ucu kapalı bir tüp şeklinde ifade edilmektedir. Netice itibari ile yemek borusu tam anlamı ile oluşmadığından dolayı, mideye giden yol da kapalı olur.
2 ) Görülme sıklığı nedir?

Özofagus atrezisi, yaklaşık olarak 2500 ile 5000 doğumda bir görülür. Beraberinde başka bir anormallik bulunmaması halinde, diğer hamileliklerde aynı anormalliğin tekrar meydana gelme ihtimali, yaklaşık olarak % 1’den daha azdır.

yemek-borusu-antrezisi

3 ) Özofagus atrezisi nasıl oluşur?

yemek borusu antrezisi2Yemek borusu, anne karnındayken “ön bağırsak” (foregut) olarak ifade edilen ilkel bağırsağın ilk kısmından meydana gelir. Bu kısım, yemek borusu ile beraber, mide ve oniki parmak bağırsağının bir bölümünün de köken aldığı yerdir. Hamilelik döneminin 4. İle 5. Haftaları arasında, tüp şekline benzeyen bağırsağın ön tarafından dışarı doğru bir çıkıntı şeklinde “akciğer tomurcuğu” oluşur. Bu tomurcuk aşağıya doğru gelişirken, arada meydana gelen bir perde (septum) aynı zamanda ön bağırsağı “ön” ve “arka” olmak üzere 2 farklı kanala ayırır. Ön kanaldan hava yolları ve akciğerler, arka kanaldan da yemek borusu gelişmeye devam eder. Perdenin boğaza kadar ilerlemesi halinde, ağız tabanında yemek (farinks) ve soluk borusu (larinks) için ayrı ayrı girişler meydana gelir. Böylece her iki yapı, tüp şeklinde birbirinden tam anlamı ile ayrışmış olur. İşte bu ayrışma esnasında ön bağırsağın yemek borusu kanalında meydana gelen eksiklik veya havayollarının tam anlamı ile ön bağırsaktan ayrılmaması, değişik tipte özofagus atrezilerinin meydana gelmesine sebep olur. Hastaların büyük bir kısmında, genel olarak yemek borusu ve soluk borusu (trakea) arasında açık kalan bir kanal (fistül) vardır.

4 ) Özofagus atrezisinin kaç tipi bulunur?

5 tip özofagus atrezisi bulunur. Gelişim esnasında her iki yapı da tek bir bölgeden geliştiği için, ayrışma esnasında arada kanal şeklinde bir bağlantı (fistül) kalabilir. Özofagus atrezisi tiplerinin tanımlanması da, bu kanalın yerine göre yapılır. Örneğin, en fazla rastlanan tip “üst uç (proksimal) atrezi, alt uç (distal) fistül” olarak ifade edilir. Hastaların dörtte üçünden fazlasında, bu tip görülmektedir.

Hastaların yaklaşık % 4 civarında ise, yemek borusunda bir eksiklik bulunmaz. Ancak soluk borusunun sağ ve sol olarak 2 ye ayrıldığı yerin hemen üzerinde yemek borusu ile arasında fistül vardır. Bu durum H-tipi fistül olarak adlandırılır.

5 ) Hastalardaki bulgular nelerdir?

5.1 Ağızda köpürme ve tükürük:

Doğumun tamamlanmasının ardından, ilk saptanan bulgu, ağızda tükürük birikmesi veya “köpürme” görülmesidir. Bu bebekler, ağızlarında oluşan bu tükürüğü yutamayacakları için, biriken tükürük bir süre sonra ağızdan dışarı doğru akar. Bebek soluk alıp verdikçe veya ağladıkça, biriken tükürük iyice köpükleşir. Tanı konulmadan önce emzirilen bebeklerde ise, süt emildikten hemen sonra ağız ve burundan geri gelir. Tanının erken zaman içerisinde konmaması halinde, yemek borusunun üst bölgesinde biriken tükürük veya mama soluk borusuna kaçıp bebekte önemli solunum sıkıntısına neden olabilir.

5.2 Öksürük ve morarma :

H-tipi fistül olan bebeklerde ise, tanı daha çok geç konmaktadır. Bu bebeklerde yemek borusu açık olduğu için, herhangi bir yutma veya beslenme problemi bulunmaz. Ancak, özellikle beslenme esnasında süt veya mama yemek borusundan geçerken, aradaki kanal (fistül) yolu ile soluk borusuna da kaçar. Bu durum bebeklerde öksürük ve morarmaya sebep olur. Bu bebekler, beslenme esnasında morarır ve öksürmeye başlarlar. Tanı konmamış bebeklerde soluk borusuna kaçan sıvı, bir müddet sonra akciğerlerde birikir ve enfeksiyona sebep olur (aspirasyon pnömonisi). Bunun tam tersi de meydana gelebilir. Bebek nefes aldıkça, soluk borusundan akan havanın bir kısmı yemek borusuna ve oradan da mideye kaçabilir. Bu bebeklerde, göbeğin üst bölgesinde, sebebi açıklanamayan şişlik olmasının sebebi de budur.

6 ) Tedavi

Tedavi esnasında genel kural, cerrahi yöntem ile yemek borusunun sürekliliğinin sağlanmasıdır. Uygulanacak olan tedavi yöntemi, özofagus atrezisinin tipi ile alakalıdır. Kapalı olan uçların birbirine yakın olması halinde, rahat bir şekilde bir araya getirilerek bu işlem tamamlanabilir. En fazla karşılaşılan tipte (üst uç atrezi, alt uç fistül), cerrahi girişim esnasında, soluk borusu ile olan ilişki (fistül) kesilerek ayrılır. Soluk borusunda yer alan açıklık dikilerek tamir edilir. Daha sonra, yemek borusunun kapalı olan uçları açılarak karşılıklı olarak getirilip birbirlerine dikilerek bütünlük sağlanır (primer onarım). Bu esnada, burun yolu ile mideye ince bir tüp (nazogastrik tüp) yerleştirilir. Ameliyatın tamamlanması ile dikiş konulan yerlerden meydana gelebilecek olası bir kaçak için göğüs tüpü konulur.

Ameliyatın gerçekleşmesinin ardından, bebeğin yeni doğan yoğun bakım biriminde izlenmesi gerekir. İlk gün veya duruma göre birkaç gün boyunca solunum aygıtına ihtiyaç duyulabilir. İlk bir kaç gün içerisinde, mideye yerleştirilen sonda ile göğüs tüpünün çıkmaması çok önemlidir. Daha çok, üçüncü gün sondadan anne sütü veya mama verilerek, bebeğin beslenmesi sağlanır. Göğüs tüpünden mama veya tükürük gelmesi, dikiş konulan yerlerde bir açıklık olduğunu belirtir. 5. veya 7. Günde, mideye yerleştirilen sonda çekilebilir. Ancak, çekilmesi esnasında, aynen tanı konduğu esnada yapıldığı gibi, sondanın ucundan ilaç verilerek film çekilmelidir. Bu filmde hem yemek borusunun sürekliliğine bakılır, hem de bir kaçak olması halinde saptanmış olur.

İzole atrezi, en zor tedavi edilen tiptir. Burada iki uç bir araya getirilememektedir. böyle bir durumda, bebek ağız yolu ile beslenemeyeceğinden dolayı, ilk olarak mideye bir tüp yerleştirilerek beslenmesi sağlanır (gastrostomi). Bu hastalarda zaman içerisinde uçların uzayarak aradaki uzaklığın azalacağı varsayımından hareket ile yaklaşık, 3 ile 6 ay beklenerek, bebeğin beslenmesi gastrostomiden sağlanır. Daha sonra, çeşitli yöntemler sayesinde, yemek borusunda bulunan uzama ölçülerek, uygun zaman içerisinde ameliyat edilip, her iki uç karşılıklı olarak getirilir.

Erken dönemde saptanan en önemli sorun dikiş yerlerinden kaçak olmasıdır (anastomoz kaçağı). Bu bebeklerde, tükürük ve mama bu açıklıktan göğüs boşluğuna kaçar. Oluşan açıklık genellikle kendiliğinden kapanır. Ancak, kapanana dek bebek göğüs tüpü ile izlenmelidir.
Geç dönemde ise, yemek borusuna konan dikiş yerlerinde darlık oluşabilir. İki uç arasındaki uzaklık ne kadar fazlaysa bu olasılık da o kadar yüksektir. Çünkü, ameliyat sırasında uçlar gergin olacağından karşılıklı olarak çekilecek ve dikiş yeri daralacaktır. Bu nedenle, bebeklere genellikle ameliyattan 1-3 ay sonra yemek borusu filmi (özofagografi) çekilir. Eğer darlık saptanırsa, özel aygıtlar ile bu darlık genişletilir. Genellikle tek bir genişletme yeterlidir. Ancak, bazı bebeklere birden fazla sayıda genişletme gerekebilir.

Özofagus atrezisi nedeniyle ameliyat yapılan çocuklarda uzun dönemde görülebilecek sorunlardan bir diğeri de mide reflüsüdür (gastro-özofageal reflü). Ameliyat sırasında iki uç birbirine dikilirken genellikle aşağıdaki uç yukarı doğru çekilir. Bu çekilme kimi zaman birkaç cm.yi bulabilir. Yemek borusunun alt kısmı mideye açıldığından, doğal olarak mide de yukarı doğru çıkacaktır. Bu durum, yemek borusu ve mide arasında bulunan kapakçık (sfinkter) yapısını bozar ve mide içindeki içeriğin yemek borusuna doğru kaçmasına neden olur. Erken dönemde sadece kusma olur. Ancak, tanı konmaz ya da uygun tedavi yapılmazsa, zamanla midenin asit içeriği yemek borusunun alt kısmında zedelenme (özofajit) oluşturur. Bu zedelenme geri dönüşü olmayan ciddi bir darlığa, hatta yemek borusunda kısalığa (short esophagus) neden olabilir.

The post ÖZOFAGUS ATREZİSİ first appeared on Cool Kadın | Magazin Moda ve Kadına Dair Her Şey Öncü Kadın Portalı.

]]>
MİKROSEFALİ (KAFANIN NORMALDEN KÜÇÜK OLMASI) https://www.coolkadin.com/mikrosefali-kafanin-normalden-kucuk-olmasi-2.html Thu, 17 Dec 2015 08:48:02 +0000 https://www.coolkadin.com/?p=5897  ...

The post MİKROSEFALİ (KAFANIN NORMALDEN KÜÇÜK OLMASI) first appeared on Cool Kadın | Magazin Moda ve Kadına Dair Her Şey Öncü Kadın Portalı.

]]>
 

Anne karnında bebeğin kafatasının normalden küçük olmasıdır. Anne karnında bebeğin kafasının normalden küçük ölçülmesi mikrosefali olarak tanımlanır. Bu durumun tanısı gebeliğin erken haftalarında da konulabileceği gibi sıklıkla ileri gebelik haftalarında konulmaktadır.

Bebeğinin normal olduğunu düşünen anne adayının doğuma iki ay kala bebeğinin kafasının normalden küçük olduğunu duyması son derece üzücü bir durum olmaktadır. Ancak sıklıkla tanısı bu şekilde olmaktadır.

Sıklığı: Aslında toplumda %0.1-0.2 oranında normalde de sağlıklı insanların başlarının çapları topluma göre küçük olabilir. Ancak bu durum zeka geriliği ile ilişkili değildir. Önemli olan beraberinde zeka özrünün olup olmadığıdır. Anne karnında ise bu fark edilemez, sadece bebeğin kafa çapı ölçülür.

Mikrosefali vakasıNedeni: Primer ve sekonder olmak üzere iki tipi vardır. Yapısal olarak başın küçük olması primer nedendir ve bu duruma %30*40 genetik anormalliklerde eşlik etmektedir.

Sekonder nedenler ise; enfeksiyonlar, beslenme bozuklukları, bebeğin başının sütürlerinin erken kapanması (kraniosinositoz), çok sayıda sendromlara, çevresel ajanlara maruz kalmaya ve anne hastalıklarına eşlik edebilir.

Ancak tam kesin nedenin anne karnında iken tespit edilebilmesi imkansızdır. Bazı vakalarda doğum sonrası dönemde bile neden tespit edilememektedir.

Tanısı: Anne karnındaki bebeğin baş çevresinin normale göre 3 SD altında olması durumunda mikrosefaliden bahsedilir. Ancak bebeğin başının yanlış ölçülmesi, sadece tek ölçü alınması, çevresinin ölçülmemesi, bebeğin makat duruş olması, bebeğin gelişme geriliğinin olması, bebeğin suyunun az olması, ikiz veya üçüz gebelik olması durumunda bebeğin başının yanlış ölçülmesi mümkündür. Bu nedenle ultrasonu yapan hekimin dikkatli olması gereklidir.

Bu hastalara ayrıntılı ultrasonografi yapmak gerekir, ek sakatlık taşıyıp taşımadığı araştırılmalıdır.

Kafa içi yapılar değerlendirilmelidir. Enfeksiyon ajanları araştırılır, anne, baba ve kardeşlerin genetik olarak incelenmesi ve ailevi olarak başın küçük olup olmadığının araştırılması yapılabilecek işlemlerdir.

The post MİKROSEFALİ (KAFANIN NORMALDEN KÜÇÜK OLMASI) first appeared on Cool Kadın | Magazin Moda ve Kadına Dair Her Şey Öncü Kadın Portalı.

]]>
ENSEFALOSEL (SEFALOSEL) https://www.coolkadin.com/ensefalosel-sefalosel.html Thu, 17 Dec 2015 08:44:14 +0000 https://www.coolkadin.com/?p=5891 Anne...

The post ENSEFALOSEL (SEFALOSEL) first appeared on Cool Kadın | Magazin Moda ve Kadına Dair Her Şey Öncü Kadın Portalı.

]]>
Anne karnındayken bebeğin beyin dokusunun dışarı çıkmasıdır.

ENSEFALOSEL (SEFALOSEL) NEDİR?

Ensefalosel (sefalosel) beyin dokusunun kafa tasındaki bir açıklıktan dışarıya çıkması­dır­­. Anne rahmindeki gelişim süreci boyunca kafanın arkasındaki ya da önündeki bir açıklık sonucu bu durum gerçekleşebilir­­. Buradan fıtıklaşan kesenin içerisinde beyin yapısı var ­ise “ensefalosel” ismi veri­lir­­. Bazı zamanlar fıtıklaşan kesenin içerisinde beyin yapısı olmaz, yalnızca beyin zarları (meninks) bulunur bu durumda “kraniyal meningosel” ismi veri­lir­­. Sefalosellerde beyin omurilik sıvısı­nın dolaşımı bozulabileceği için genel olarak hidrosefali de duruma eşlik eder­. Burun içine doğru ya da buradan dışarıya taşacak kadar ilerlemiş beyin dokusuna “nazal ensefalosel” denilir­­. Ensefalosel ender izlenilen bir konjenital anomalidir­­. 10 bin doğumda 1 ila 5 arası oranlar­da izlenmektedir­­. Ultrason ile kafa tası­nın kenarın­da bir parça görülüşü halinde ve yüksek MS* AFP değeleri var oluşun­da tanıdan şüphelenilir­­. Sefalosele başka anomalilerin eşlik etme­si yüksek olasılıkdır­­. Kese içerisinde beyin yapısı var ­ise (ensefalosel) prognoz daha kötüdür, yarıya yakın oran­da ölüm ve büyük oran­da beyinsel ve nörolojik zarar gelişecektir­­. Kese içerisinde beyin yapısı yok ise (kranial meningosel) prognoz daha iyi hat­ta bütünüy­le normal ola­bilir­­. Ensefaloselin Tedavisi: Tedavi ensefaloselin küçük olduğu ve eşlik edici başka öldürücü anomalilerin bulunmadığı bir­takım hastalar­da ameliyat ile olanaklı ola­bilir­­.

The post ENSEFALOSEL (SEFALOSEL) first appeared on Cool Kadın | Magazin Moda ve Kadına Dair Her Şey Öncü Kadın Portalı.

]]>
GEBELİKTE (HAMİLELİKTE) ULTRASON BEBEĞE ZARARLI MIDIR? https://www.coolkadin.com/gebelikte-hamilelikte-ultrason-bebege-zararli-midir.html Wed, 16 Dec 2015 09:02:49 +0000 https://www.coolkadin.com/?p=5648 Bebeğin...

The post GEBELİKTE (HAMİLELİKTE) ULTRASON BEBEĞE ZARARLI MIDIR? first appeared on Cool Kadın | Magazin Moda ve Kadına Dair Her Şey Öncü Kadın Portalı.

]]>
Bebeğin cinsiyeti, kilosu, boyu gibi ölçümleri yapan ultrason cihazı bebeğe zararlı mıdır? sorusu her anne babanın endişe duyduğu sorulardan biri hiç kuşkusuz.

Anne adaylarının en çok merak ettiği konuların başında ultrasonografinin güvenli olup olmadığı geliyor. Bu soruyu uzmana sorduk!
Anne adaylarının en çok merak ettiği konulardan bir tanesi de hamilelik döneminde ultrasonografinin güvenli olup olmadığı. Belli bir aydan sonra bebeği ultrasonda izlemek ne kadar güvenli? Bu soruyu ART Tıp Merkezi Kadın Hastalıkları ve Doğum Uzmanı Op. Dr. Senai Aksoy’a sorduk.

Hamilelikte Ultrasonografi Zararlı mı?
Ultrasonografi fetusun değerlendirilmesinde güvenli ve etkili bir yöntem olarak kabul edilir. Hamilelik takiplerinde yapılan ultrasonografik incelemeye ‘obstetrik ultrasonografi’ adı verilir. 1970’lerin son çeyreğinde kullanıma girmesinden bu yana ultrasonografi, obstetrik alanında kullanılan en önemli ve vazgeçilmez araçlardan biri olmuştur.
Günümüzde kullanılan gerçek zamanlı ultrasonografi cihazları, hareket halindeki fetusun görüntülerini monitör ekranına yansıtmakta ve fetusu incelemeye olanak tanımaktadırlar. Bu görüntüleri elde edebilmek için yüksek frekanslı ses dalgaları kullanılmaktadır. Bu dalgalar ‘transducer’ adı verilen bir prob tarafından üretilir. Bu prob anne adayının karnı ile temas eden cihazdır.
Probdan yayılan bu ses dalgaları değişik dokulardan değişik oranlarda ve formlarda yansıyarak aynı transducer’a geri dönerler. Birbirinden farklı olan bu yansımalar bilgisayar tarafından işlenerek görüntü olarak monitöre yansıtılır. Bu görüntüye ‘ultrasonogram’ adı verilir.
Fetal kalp atımları ya da bebeğin hareketleri gibi hareketli görüntüler monitörden izlenir. Benzer şekilde görüntülerin incelenmesi ile fetusta bulunan anormallikler saptanabilir. Yine fetusa ait ölçümler yapılarak gelişimi değerlendirilebilir.
Hamilelikte ultrasonografinin ana kullanım amaçları nelerdir?
1. Erken dönemde gebeliğin tanısı ve değerlendirilmesi
Gebelik kesesi transvajinal ultrasonografi ile 4.5 hafta gibi çok erken bir dönemde saptanabilir.
2. Düşük tehdidi
Erken gebelikte kanama ortaya çıktığında fetusun canlı olup olmadığı ultrasonografi ile değerlendirilir. Fetal kalp atımları 5,5-6. haftadan itibaren gelişmiş ultrasonografi cihazları ile saptanabilir. Bebeğin anne karnında öldüğü ‘missed abortus’ ya da hiç gelişmediği boş kese gibi durumların tanısı da ultrasonografi ile konur. Yine benzer şekilde dış gebelik veya mol gebelik tanısında da ultrasonografi son derece önemli bir rol oynar.
3. Gebelik kesesinin ve fetal büyüklüğün değerlendirilmesi
Fetusun belirli uzunluklarının ölçümü gebeliğin yaşını yansıtır. Bu özelllikle erken gebelikte daha belirgindir. Son adet tarihini hatırlamayan hastalarda fetal ölçümler gebeliğin kaç haftalık olduğu konusunda önemli bilgiler verir. Gebeliğin ilerleyen dönemlerinde ise fetusa ait bacak, kafa ve karın çevresi ölçümleri hem bebeğin ağırlığı hem de gelişimi ile ilgili değerli ipuçları verir.
Gebelik takiplerinde ölçülen parametreler şunlardır:
-Baş popo mesafesi (CRL): Bu ölçüm 7-13 gebelik haftalarında yapılır ve gebelik yaşını 3-4 günlük yanılma payıyla verir.
-Biparietal çap (BPD): Başın iki yanında yer alan ve parietal kemik adı verilen kemikler arasındaki mesafenin ölçümüdür. Bu ölçüm 13. haftadan sonra yapılır. 13. haftada 2.4 cm civarındayken miadda 9.5 cme kadar artar. Aynı ağırlığa sahip bebeklerin BPD uzunlukları değişik olabileceği için gebeliğin son dönemlerinde güvenilirliği azalır.
-Femur uzunluğu (FL): Kalça ile diz arasındaki femur adı verilen kemiğin ölçümüdür. İnsan vücudundaki en uzun kemiktir ve bebeğin uzunlamasına olan gelişimini yansıtır. Güvenilirliği BPD gibidir ve 14. haftada 1.5 cm iken termde 7.8 cm civarında ölçülür.
-Karın çevresi (AC): Gebeliğin son dönemlerindeki en önemli ölçümdür. Gebelik yaşından ziyade fetusun büyüklüğü ve ağırlığı hakkında ipuçları verir.
Fetusun ağırlığı BPD, FL ve ACnin birarada değerlendirilmesi ile yaklaşık olarak saptanabilir. Pekçok gelişmiş ultrasonografi cihazı bu hesaplamayı otomatik olarak yapmakla birlikte elle hesaplama için yapılmış grafik ve tablolar da mevcuttur.
4. Plasentanın yerinin saptanması
Obstetrik ultrasonografi plasenta previa ve benzeri plasental anomalilerin saptanmasında en etkili yöntemdir.
5. Çoğul gebelikler
Çoğul gebeliğin tanısı ultrasonografi ile konur. Ayrıca bebeklerin pozisyonları, fetustan fetusa transfüzyon sendromu gibi hastalıkların varlığı ile plasenta ve amniyon keselerinin sayısı da ultrsonografide saptanır.
6. Amniyon sıvısı hastalıkları
Amniyon sıvısının fazla ya da az olduğu durumlar da ultrasonografi ile saptanır. Her iki durumda da fetus anomali açısından dikatli bir şekilde değerlendirilmelidir.
7. Fetal anomaliler (Detaylı Ultrasonografi)
Fetusa ait pekçok anomali 20 hafta civarında yapılacak olan detaylı ultrasonografi ile saptanabilir. İkinci düzey ya da malformasyon ultrasonografisi olarak da adlandırılan bu incelemede bebeğe ait olabilecek hidrosefali, spina bifida gibi majör anomalilerin yanısıra, diyafram fıtığı, oniki parmak barsağında darlık gibi iç organları etkileyen anomaliler de saptanabilir. Ayrıca daha gelişmiş cihazlar yardımıyla yarık damak, yarık dudak, doğumsal kalp anomalileri ve Down sendromu varlığı tespit edilebilir. Bunlara ek olarak amniyosentez, koryon villus biopsisi, göbek kordonundan kan örneği alınması ve anne karnındaki bebeğe uygulanan benzeri girişimler de yine ultrason eşiliğinde yapılır.
8. Diğer uygulamalar
Ultrasonografi bebeğe ait şu durumların saptanmasında da tek araçtır:
-Anne karnında kaybedilen bebeğin saptanması
-Bebeğin rahim içinde duruş pozisyonunun saptanması
-Bebeğin iyilik halinin saptanması (biyofizik profil)
Hamilelikte Ultrason Takvimi
Hamile bir kadının tüm hamileliği boyunca kaç kere ultrasonografi incelemesine girmesi gerektiği konusunda katı kurallar yoktur. Herhangi bir anormallik saptandığında ya da normal olmayan bir durumdan şüphelenildiğinde ultrason incelemesi yapılabilir.
Herşeyin normal olduğu durumlarda ise adet gecikmesinden 1-2 hafta sonra gebelik varlığının saptanması ve bu gebeliğin rahim içinde yerleşmiş normal bir gebelik olduğunun gösterilmesi için ultrason incelemesi yapılır. Bunun dışında her rutin kontrolde ultrasonografi yapılabileceği gibi sadece 18-20 haftalarda anomali saptanması açısından ikinci düzey inceleme (detaylı ultrason) ve 34. haftada da bebeğin büyüklüğü ve pozisyonunu saptamak için ikinci bir inceleme yapılmasını öneren ekoller de mevcuttur.
Ülkemizde genelde her rutin kontrolde ultrason yapma eğilimi mevcuttur ve bu uygulama yanlış değildir. Ultrasonografinin uygulamaya girdiği dönemden günümüze kadar yapılan pek çok kontrollü çalışmada gelişmekte olan fetus üzerinde herhangi bir olumsuz etkisinin olduğu gösterilmemiştir.
Transvajinal ultrasonografi nedir ve ne zaman kullanılır?
Özel olarak tasarlanmış problar yardımıyla ultrasonografi vajinal yoldan yapılabilir.
Bu yöntem pelvik organların değerlendirilmesinde çok daha kaliteli görüntü sağlar ve dolayısıyla çok daha etkilidir. Özellikle hamile olmayan ya da hamileliğinin çok erken döneminde olan kadınlarda transvajinal ultrasonografi tercih edilmelidir.
Transvajinal ultrasonografi ile fetal kalp atımları 5,5-6 haftada saptanabilir. Ayrıca baş-popo mesafesinin ölçümü bu tür incelemelerde daha tatminkar olmaktadır.
Bizim uygulamalarımızda 13. haftaya kadar tüm ultrason incelemeleri transvajinal yöntemle yapılmaktadır.
Obstetrik uygulamalar dışında genel jinekolojik incelemelerin hemen hepsinde transvajinal ultrasonografi tercih edilmelidir. Bu yöntemde hem görüntü kalitesi ve güvenilirliği daha yüksek olmakta hem de hastanın idrarının sıkışık olması gerekmediğinden, hatta tercihen mesanesinin boş olması gerektiğinden hasta açısından daha konforlu olmaktadır. Mesanenin dolması beklenmediğinden gereksiz zaman kaybı sorunu da ortadan kalkmaktadır.
Doppler Ultrason Nedir?
Doppler prensipi hem NST cihazlarında hem de bebeğin kalp atımlarının dinlenmesinde kullanılan cihazlarda uzun zamandır kullanılmaktadır. Bu prensibin ultrason cihazlarına adapte edilmesi obstetrik alanında yeni ufuklar açmıştır.
Bebeğe ait kan damarlarındaki kan akım şekillerinin değerlendirilmesine olanak tanıyan Doppler Ultrasonografi incelemesi bebeğin iyilik hali hakkında oldukça yararlı bilgiler verir.
“Color flow mapping” adı verilen teknoloji ise kan akımının monitör üzerinde renkler ile temsil edilen şekilde görülmesini sağlar. Bu yöntemde atardamar ve toplardamarlarda akan kan farklı renkler ile temsil edilir.
3 Boyutlu Ultrason Nedir? Geleneksel ultrasonografinin yerine kullanılabilir mi?
Bu cihazlar ilk zamanlarda değişik açılardan elde ettikleri görüntüyü bilgisayar yazılımları yardımıyla işledikten sonra ekrana yansıtmaktayken, günümüzde kullanılan gelişmiş cihazlar inceleme ile eş zamanlı olarak üç boyutlu görüntü üretebilmektedirler. Eş zamanlıdan kasıt prob hastanın karnına konulduğu andan itibaren istenilen 3 boyutlu görüntünün elde edilmesidir.
3 boyutlu ultrasonografinin önemi bebeğe ait bazı anomalilerin çok daha kolaylıkla saptanabilmesidir. Ayrıca anne baba adaylarının bebeklerini daha doğmadan görmeleri aralarındaki psikolojik bağın daha güçlü olmasında yardımcı rol oynar.
3 boyutlu ultrasonografi hala yeni bir teknoloji sayılabilir ve hakkında daha fazla çalışmaya gerek vardır. Günümüzde kabul edilen gerçek, üç boyutlu ultrasonografinin geleneksel ultrasonografiyi ortadan kaldıramayacağı ve bunun doppler incelemesi gibi yardımcı bir teknik olduğudur.
Ultrasonografinin bebeğe bir zararı var mıdır?
Ultrasonografi hamile kadınlar üzerinde 40 yıldan daha uzun bir süredir kullanılmaktadır. Ultrasonografide röntgen gibi iyonize radyasyon kullanılmadığından gelişmekte olan fetus üzerinde toksik etkiye sahip değildir.
Laboratuvar ortamında uzun süreli ultrason dalgalarına maruz kalınmasının dokularda hafif bir ısınmaya yol açabileceği gösterilmiş olsa da yapılan çok sayıda kliniik çalışmada ultrasonografinin insanlar ve hayvanlar üzerinde zararlı etkisinin olduğu gösterilememiştir. Yapılan sınırlı büyüklükteki çalışmalarda ultrasonografinin düşük doğum ağırlığı, solaklık ve işitme bozukluğu ile ilgili olduğu öne sürülmekle birlikte bu bulgular geniş hasta sayısı ile yapılan çok sayıda çalışmada doğrulanmamıştır.
Hamilelikte ultrason uygulamaları ile ilgili en büyük risk, özellikle yeterli tecrübeye sahip olmayan kişiler tarafından yapılan incelemelerde bazı fetal anomalilerin gözden kaçırılması riskidir. Bu riski en aza indirmek için tüm gebelik boyunca en az bir incelemenin başka bir hekim tarafından yapılması yaygın ve etkili bir uygulamadır. Merkezimizde de 19-21. haftalarda yapılan detaylı ultrason, perinatoloji eğitimi almış bir hekim tarafından yapılmaktadır.

The post GEBELİKTE (HAMİLELİKTE) ULTRASON BEBEĞE ZARARLI MIDIR? first appeared on Cool Kadın | Magazin Moda ve Kadına Dair Her Şey Öncü Kadın Portalı.

]]>