Deprecated: Function create_function() is deprecated in /home/coolkadin/public_html/wp-content/themes/tomasdaisy/framework/modules/widgets/sticky-sidebar/sticky-sidebar.php on line 20

Warning: Cannot modify header information - headers already sent by (output started at /home/coolkadin/public_html/wp-content/themes/tomasdaisy/framework/modules/widgets/sticky-sidebar/sticky-sidebar.php:20) in /home/coolkadin/public_html/wp-content/plugins/smio-wpapi/class.controller.php on line 8

Warning: session_start(): Cannot start session when headers already sent in /home/coolkadin/public_html/wp-content/plugins/smio-wpapi/class.controller.php on line 11
MUTLULUĞUN ANAHTARI "AYURVEDİK YAŞAM"

Notice: Trying to access array offset on value of type bool in /home/coolkadin/public_html/wp-content/themes/tomasdaisy/framework/modules/header/types/header-type2.php on line 213

Notice: Trying to access array offset on value of type bool in /home/coolkadin/public_html/wp-content/themes/tomasdaisy/framework/modules/header/types/header-type2.php on line 214
Yukarı

MUTLULUĞUN ANAHTARI ”AYURVEDİK YAŞAM”

Ayurveda nedir? Amacı, faydaları, böyle yaşamanın “kuralları” nedir, Ayurvedik bünye tipleri hangileri? Bütünsel Sağlık ve Ayurvedik Yaşam Danışmanı Ebru Şinik çok daha fazlasını anlattı.

AYURVEDİK YAŞAMA GİRİŞ

Ayurveda Nedir?

Ayurveda, kökeni Hindistan’ın Vedik kültürüne dayanan beş bin yıllık bir doğal şifa sistemidir ve insana, beşeri potansiyelinin üst sınırını gerçekleştirirken her yönden dengede ve zinde kalmasına yardımcı olan bir bilgelikler bütünüdür. Ayurveda kadim bir lisan olan Sanskritçe bir kelimedir ve “yaşam bilimi” manasına gelir. Ayurveda’nın başlıca hedefi kişinin ideal bünye tipini tespit etmek (beden ve zihin birleşimi neticesinde oluşan bünye tipi/fitrat/”dosha”) ve herhangi bir dengesizlik durumunda, bu belirtilerin kaynağını bularak, dengenin tekrar kurulması üzerine geniş kapsamlı öneriler getirmektir. Ayurvedik tıp biliminin kaynağı olan Vedik metinlerde insanoğlunun üç ana bedenden oluştuğu açıklanır:

  • Fiziksel beden
  • Zihinsel beden
  • Ruhsal beden

Her ne kadar zihnimizin lineer düşünme eğilimi neticesinde bu bedenlerimizin birbirinden ayrı olduğunu zannetsek de üç bedenimiz de birbirinin içine geçmiş halde, sürekli bir enerji ve bilgi alışverişi içindedir. Yani sadece fiziksel bedenimize özen gösterip, sağlıklı bir beslenme biçimi ve ideal bir rutinde spor yapmak tüm bedenlerimizde denge yaratmak için yeterli değildir. Fiziksel beden son derece sağlıklıyken aynı anda zihinsel kargaşa, psikolojik çöküntüler ya da ruhsal problemler baş gösterebilir. İşte o zaman Ayurveda’ya göre tüm bedenlerimizde bir uyum ve harmoniden söz etmek mümkün değildir. Ayurveda’nın üzerine basarak anlattıklarının rehberliğinde, bütünsel sağlık ve zindelik halimiz için üç ana bedenimize de özen göstermeli ve tüm bedenlerimizde denge yaratıcı ve besleyici gündelik rutinleri yaşamımıza katmalıyız.

Ayurvedik Yaşam Tarzının Amacı Nedir?

Ayurveda’nın amacı, kişilerin doğuştan sahip oldukları bünye tipini (beden ve zihin birleşimi neticesinde oluşan fıtrat/dosha) belirleyip, bu doğrultuda hayat boyu dengede kalmalarını sağlayacak olan;

  • İdeal gıda seçimleri,
  • Baharat kullanımları,
  • Beslenme tarzı,
  • Yemek pişirme şekilleri,
  • Nefes teknikleri,
  • Meditasyon teknikleri,
  • Aromaterapi,
  • Masaj teknikleri,
  • Fiziksel aktivite,
  • Müzik alternatifleri,
  • Gündelik rutinler,
  • Mevsimsel rutinler, vb. bilgiler doğrultusunda genel sağlık, zindelik ve esenlik hallerine olumlu ivme kazandırarak, yaşamda daha mutlu, huzurlu, sağlıklı ve yaratıcı olmalarını mümkün kılacak hakiki harmoniyi yaratmaktır.

Bünye Dengeleyici Ayurvedik Yaşam Bilimi

Sadece hastalık iyileştirme sisteminden ibaret olmayan Ayurveda için “önleyici tıp” ya da “koruyucu tıp” terimleri de kullanılmaktadır. Çünkü Ayurveda, hastalığı altı adımda inceler. Klasik Batı tıbbının hastalığı teşhisi için hastalığın beşinci ya da altıncı aşamaya gelmiş olması gerekir. Oysa Ayurvedik tıpta muhtelif hastalıklar birinci, ikinci veya dördüncü aşamalarındayken dahi teşhis edilebilir, ilerlemeleri yaşam tarzı değişiklikleriyle büyük ölçüde önlenebilir. Yani Ayurvedik önerilerin temeli, semptomları bastıracak olan ilaçlara değil, yaşam tarzı değişikliklerine dayanır. Hem Tibet tıbbı hem de geleneksel Çin tıbbı köken olarak Ayurveda’ya dayanmaktadır. Antik Yunan tıbbı da binlerce yıl önce yazılmış olan klasik Ayurvedik tıp metinlerinde kullanılmış birçok kavramı kucaklamaktadır. Ayurvedik yaşam tarzı, özetle, bilincimizi yükseltme, genel sağlık halimize olumlu ivme kazandırma, yaşlanmayı geciktirme, gıda seçimi, aromaterapi ve sportif aktivitelerimize yön verme gibi faydalarının yanı sıra genel olarak yaşam kalitemizi yükselterek daha mutlu, huzurlu ve tatminkar olmamızı sağlayan etkileri barındırır.

Ayurvedik Beden Tipinizi Biliyor musunuz?

Kendi kendinize yapacağınız bünye testi (sonraki sayfaya bkz) sonucunda öğreneceğiniz Ayurvedik bünye tipinize uygun önerilerle daha sağlıklı ve dengede olabilirsiniz. Beden ve zihin sağlığımızın kalitesi yükseldiğinde daha iyi, daha mutlu bir hayata başlarız ve yaşadığımız çevre, çevremizdeki insanlar, kendi bedenimiz ve organlarımızla gerçek bir uyumu yakalamış oluruz. Ayurveda’da Vata, Pitta ve Kapha olarak adlandırılan üç ana bünye tipinin belirgin beden ve zihin yapısı özelliklerini öğrendiğimizde gündelik seçimlerimizi daha bilinçli olarak düzenleme şansımız olur. Çocuklarımız ve sevdiklerimiz için yemek yaparken bünyelerine göre bir menü hazırlayabilir, meyve, sebze, baklagiller, tahıllar, kuruyemişler, süt ürünleri, hayvansal ürünler, tatlılar, yağlar ve diğer tüm besin grupları arasından doğru seçimleri yapabilir, kendimizin ve sevdiklerimizin sağlıklarını koruyabiliriz. Ayrıca her bünye tipine özel masaj ve aromaterapi uygulamalarını da bilinçli biçimde gerçekleştirerek, zihnen ve bedenen daha iyi ve mutlu olabiliriz.

Ayurvedik Bünye Tiplerinin Genel Özellikleri Nelerdir?

Vata’lar: Bünyemizde “hareket” ilkesini temsil eden Vata baskınsa, beden olarak ince ve hafif, coşkulu, enerjik, düşünce ve hareketlerimizde değişken ve hızlı olma eğilimindeyizdir. Değişiklik, bu kişilerin hayatının temel parçasıdır. Vata dengede olduğu takdirde kişi hayat dolu, daha yaratıcı, coşkulu ve yaşam dolu olur. Fakat Vata dengeyi şaşırıp ölçüsüz bir duruma geldiğinde kişi kaygılı, endişeli ve tedirgin hisseder, sindirim sistemi düzensizlikleri ve kabızlık belirir, uykusuzluk ve konsantrasyon bozukluğu çeker ve cildi kurur.

Pitta’lar: Bünyemizde “dönüşüm” ilkesini temsil eden Pitta egemense kas yapılarımız belirgin, zeki, konuşkan, hedef odaklı, kararlı ve lider bir yapıdayızdır. Pitta dengede olduğunda sıcakkanlılık, zeka, hitap ve yönetim yetenekleri gibi iyi liderlik özellikleri ortaya çıkar. Fakat Pitta dengesi bozulduğu andan itibaren bizi zorlayıcı, aşırı rekabetçi, asabi, şüpheci, yargılama eğilimli, sinirli ve saldırgan bir ruh haline sokabilir ve fizyolojide iltihaplanmalar, yangı kaynaklı sorunlar yaşanabilir.

Kapha’lar: Doğamızda belirgin olarak “yapı” ilkesini temsil eden Kapha baskınsa, nispeten daha geniş bir bedene sahip olma, düşünce ve hareketlerimizde ağırkanlı, sakin, anaç, uysal, tutumlu, sadık, korumacı ve istikrarlı kişiler olma eğilimindeyizdir. Kapha dengede bulunduğunda soğukkanlı, yumuşak başlı, destekleyici, istikrarlı, vefalı ve sadık nitelikler ön plana çıkar. Fakat eğer denge bozulusa, Kapha çok kolay kilo almaya, uyuşuk ve cansız hissetmeye, başta sinüsler olmak üzere bünyede muhtelif birikimlere ve tıkanıklıklara sebebiyet vererek sağlıklı bir dönüşüme karşı direnç göstermeye yol açabilir.

Ayurvedik Beden Tipinizin Özell iklerini Keşfedin!

Bünye Testi neticesinde aldığınız en yüksek puan, doğuştan sahip olduğunuz baskın “dosha” dağılımınızı, yani “prakruti”nizi gösterir. Doğuştan sahip olduğumuz bünye tipi oranı aynen parmak izimiz gibidir; buna terminolojide “prakruti” denmektedir. Prakruti’miz, yani doğuştan sahip olduğumuz “dosha” dağılımımız, kendimizi hayat boyu sağlıklı, zinde, mutlu ve tatmin olarak hissettiğimiz hakiki dengemizin formülüdür; bu formül ölene kadar sabittir ve değişmez.

Yaşamı 5 Ana Element Yönetir

Vedik bilgilere göre yaratılış beş ana elementten oluşmaktadır: Eter, hava, ateş, su ve toprak. İnsan da dünya ananın ve doğanın bir parçası olduğuna göre, bu beş ana elementten oluş maktadır. Hepimizin bünye tiplerinde bu beş element farklı oranlarda dağılmıştır; işte ana mizacımızı, yani bünye tipimizi (baskın “dosha”mızı) belirleyen de bu beş elementin fiziksel ve zihinsel bedenlerimizdeki dağılım oranlarıdır. Bu beş element iç ve dış çevremizi yöneten üç temel enerjiyi betimlemektedir. Bunlar “hareket, dönüşüm ve yapı”dır. Ayurveda’daki üç ana “dosha” tipi bu üç temel kuvveti temsil eder, bunlara Vata, Pitta ve Kapha denmektedir. “Vata dosha”, eter ve hava element bileşimlerinden oluşur ve “hareket” ilkesini temsil eder. “Pitta dosha”, ateş ve su element bileşimlerinden meydana gelmiştir ve “dönüşüm” ilkesini temsil eder. “Kapha dosha”, toprak ve su element bileşimlerinden oluşur ve “yapı” ilkesini temsil eder. Herbirimiz bünye tipimizi, yani temel doğamızı biçimlendiren ve “dosha” olarak adlandırılan bu üç kuvvete farklı oranlarda sahibizdir. Bu temel kuvvetler zihinsel ve fiziksel bedenlerimizin birleşmesi neticesinde oluşan ana karakter özelliklerimizi belirlemektedir.

Ayurvedik Beslenmeye Giriş

Ayurvedik bünye tipimizi bularak ikinci beynimiz olan sindirim sistemimizin çalışma eğilimini öğrenmiş olur ve bu doğrultuda onu dengeleyecek önerilere özen gösterip fizyolojimizdeki toksin oluşumlarını engelleyebilir, bütünsel sağlığımızı koruyacak beslenme programları uygulayabiliriz. Bu gıdalarla neyi kastettiğimi sonraki sayfadaki Ayurvedik 6 Tat Grubu dosyasında bulabilirsiniz.

Ayurvedik Bünye Testini Yapıp “Dosha”nızı Bulun

“Dosha”, kısaca, fiziksel ve zihinsel bedenlerimizin birleşmesi neticesinde oluşan bünye tipimizdir. Bu zihin ve beden yapısı anketi, çocukluğunuz boyunca ve hayatınızın genelinde sahip olduğunuz belirgin özelliklere göre “dosha”nız hakkında bilgi toplamayı amaçlamaktadır.

Vata Bünye Tipleri İçin Yemek Yerken Dikkat Edilecek Ana Prensipler

Menü seçimlerinizde sıcak, güçlü, sulu ve enerji verici gıda tercihleri yapın.

Önerilen Vata Dosha Dengeleyici Menü Oranları:

  • Yüzde 50 tahıl: Tam tahıllar (entegre, işlemden geçirilmemiş tahıllar), pişirilmiş tahıl gevreği, ekmek ve kraker vb.
  • Yüzde 20 protein: Yumurta, süt ürünleri, kümes hayvanları, balık, deniz ürünleri, dana eti, tofu ve kırmızı mercimek vb.
  • Yüzde 20-30 taze sebze ve salata (isteğe göre bu oranın yüzde 10’u taze meyveye ayrılabilir)

PItta Bünye Tipleri İçin Yemek Yerken Dikkat Edilecek Ana Prensipler

Bünyeniz en çok serinleten, hafif kuru ve hafif yağlı bir menüyle dengelenmektedir.

Önerilen Pitta Dosha Dengeleyici Menü Oranları:

  • Yüzde 50 tahıl: Entegral ekmekler (işlemden geçirilmemiş, öğütülmemiş tahıllar), tahıl gevrekleri (cereal, müsli), pişirilmiş tahıllar.
  • Yüzde 20 protein: Baklagiller, tofu, lor peyniri, çökelek, süzme köy peyniri, çiğ süt, yumurta beyazı, tavuk ve hindinin beyaz etli kısmı, tavşan, karides, geyik eti.
  • Yüzde 20-30 taze sebze (isteğe göre bu oranın yüzde 10’u taze meyveye ayrılabilir).

Kapha Bünye Tipleri İçin Yemek Yerken Dikkat Edilecek Ana Prensipler

Menü seçimlerinizde daima sıcak, hafif ve kuru gıda tercihleri yapın. Soğuk, ağır ve yağlı gıdalardan sakının.

Önerilen Kapha Dengeleyici Menü Oranları:

  • Yüzde 40-50 taze sebze ve salata.
  • Yüzde 30-40 tahıl: Arpa, darı, mısır, çavdar ekmekleri, kuru krakerimsi galeta çeşitleri, Wasa gibi mayasız ekmekler ve kıtırlar vb.
  • Yüzde 20 protein: Tavuk, hindi, suda haşlanmış ya da pişirilmiş, sarısı sulu yumurta (çılbır vb.), keçi sütünden yapılmış ufak miktarlarda peynir, en çok baklagiller.
  • Yüzde 10 taze ya da kurutulmuş meyve (isteğe göre).

Tüm Bünye Tiplerinin Yemek Yerken Dikkat Etmesi Gereken Ana Prensipler

  • Günün en kuvvetli öğününün öğle saatlerinde olmasını hedefleyin.
  • Herhangi bir hastalığınız yoksa, açlık hissetmeden yemeğe oturmayın.
  • Üç ana öğün arasında sıvı tüketimi haricinde adeta oruç tutun; diyabet hastası vs. değilseniz bir leblebi dahi olsa ara öğün tüketmeyin.
  • Ana öğünleriniz arasında 5 saat olmasına dikkat edin.
  • Akşam yemeğinizi en geç 19.00-20.00’de bitirin.
  • Yağlı ve ağır yiyecekleri genellikle 10.00 ve 18.00 arasında yiyin.
  • Yemekten yarım saat önce ve sonra ve yemek esnasında buzlu ve soğuk hiçbir sıvı tüketilmemesi, sindirim enzimlerinin sağlıklı işlev görmesi açısından çok önemli; lütfen buna kesinlikle uyun.
  • Sinirli, üzgün ve asabiyken ve gece geç saatlerde yemek yemekten kaçının.

Dosha’lara Göre Baharat Önerileri

Her Ayurvedik bünye tipini dengeleyen baharat önerileri de bu sayfalarda. Bu baharatları yemekleri pişirirken içine atmanız etkisini yüksek kılar.

Vata: Kakule, karanfil, kimyon, karabiber, tarçın, hardal tohumu/tozu, zencefil.

Pitta: Kişniş, kimyon, rezene, safran, karanfil, zerdeçal.

Kapha: Kırmızıbiber, karabiber, zencefil, kimyon, zerdeçal, kakule, tarçın, karanfil, hardal tohumu/tozu.

Üç “Dosha”yı da Dengeleyen ve Arındırıcı Ayurvedik Detoks Çay Tarifi

Bahar gelince detoks yapmak Ayurveda’da geleneksel bir rutindir ve baharı en sağlıklı, en dengeli ve enerjik bir şekilde yaşamamızı sağlayan keyifli bir uygulamadır. Sadece bahar mesviminde değil, tüm yıl boyunca gönül rahatlığıyla içebileceğiniz bu çay tarifi hem Vata hem Pitta hem de Kapha bünye tiplerini dengeler, üstelik içimi hafif ve lezzetlidir. Kişniş, kimyon ve rezene hem sindirim sistemini rahatlatan hem bağışıklık sistemini zayıflatan muhtelif enflamasyon oluşumlarını azaltan hem de şişkinlik, mide yangıları ve ekşimelerine karşı çok etkili baharatlardır.

İçerik: 1 çay kaşığı kişniş tohumu

  • 1 çay kaşığı kimyon tohumu
  • 1 çay kaşığı rezene tohumu
  • 1 demlik su
  • 1,5 lt suya birer tatlı kaşığı her bir baharattan eklenir. Yapılışı: Tüm baharatları bir termos, porselen veya cam bir demlik içine koyarak, üstüne kaynar su ekleyin.
  • 15 dk. demlenmesini bekledikten sonra, çay içime hazırdır.
  • Büyük bir kupa bardakla sıcak sıcak içtikten sonra geri kalan çayınızı sıcak tutan bir termosa koyup gün boyunca işte, toplantıda vs. sıcak olarak tüketin.
  • Bu çayı günün her saat diliminde ve ana yemeklerden sonra da tüm yıl boyunca içebilirsiniz.

AŞIRI YEME İSTEĞİNİZİ NASIL KONTROL EDEBİLİRSİNİZ?

İdeal kiloya sahip olmak gittiğiniz diyetisyen ya da yaptığınız diyetle ilgili değildir. İdeal kilonuza erişerek, sürdürülebilir bir şekilde aynı kiloda acı çekmeden kalmak tamamen farkındalık seviyenizle ilglidir. Geleneksel kilo verme programlarındaki yaklaşım, bilince kıtlık talimatı verdiği için başarısız olur ve olmaya da mahkumdur. İradeniz sağlam olduğu sürece diyetleri sürdürebilir ve talimatlara uyarak bilinçaltından gelen arzularla başa çıkabilirsiniz. Ama haftada yedi gün, günde 24 saat boyunca iradeye sürekli sahip çıkabilmek sanırım insanı kamil derecesini gerektirir. İradenizi kaybettiğiniz ilk anda ulaşabildiğiniz tüm yasaklı yiyeceklere hiç sorgulamadan saldırır ve normalden çok daha fazla tüketirsiniz. Çünkü bilince bir defa “yasak” talimatı verilmiştir ve bilinç yasakları kabul etmez. İlk rövanşında bu konunun üstüne giderek, yasak tanımadığını nefsine kanıtlar.

Geçici Moda Olan Diyetlerle Kilo Verme

Diyet programları genellikle en çok severek tükettiğimiz gıda maddelerini yasaklamaktadır. Oldukça kısıtlayıcı ve stres oluşturan bu yasaklar silsilesi içerisinde pek çoğumuzun hedefine ulaşamaması sürpriz değil. Beden ve zihin strese girdiğinde bedenimizin biyokimyası değişir ve böbrek üstü bezleri, kortizol denilen stres hormonlarını salgılamaya başlar. Kortizol normal şartlarda sabahları uyanıp gündelik aktivitelerimize başlarken ya da fiziksel egzersiz yaparken salgılanırken, arzu ve ihtiyaçlarımız karşılanmadığı her an kronikleşen stres durumlarında sürekli üretilir ve bunun neticesinde fizyolojimizi, metabolizmamızı ve tabii ki zihinsel sağlımızı da olumsuz olarak etkilemeye başlar. Sıksalgılanan kortizol , beden ağırlığımıza, yani ideal kilomuza zararlı etkiler barındırır. Kortizol salgısı kilo almayı tetikleyebilir, çünkü iç organların yağ depolamasını teşvik eder ki bu depolama da sonuçta kortizol salgısını tekrar artırır. Bu hormon aynı zamanda kandaki şeker seviyesini de yükseltir; böylece hücreler glikoza karşı zayıf düşer ve beyne açlık sinyali göndermeye başlar. Ve sonuç olarak yüksek kalorili, genelde çok sağlıklı olarak gösterilmeyen gıda maddelerini tüketmek için güçlü bir arzu doğar. Özellikle bizim gibi büyük şehirlerde yaşayan, her an başka bir stres faktörüyle karşılaşıp onlarla baş etmesi gereken kişilerin kortizol seviyeleri tahmin edersiniz ki olması gerekenden çok daha yüksektir. Bir de bunun üstüne uğraşmamız ve başarmamız gereken bir diyet programı eklendiği takdirde, bedenimize biraz daha stres yükleriz ve sonuç olarak kortizol seviyemizin otomatik olarak çok daha yükselmesine sebep oluruz. Ağır diyet programları, sıkı diyet listeleri farkındalık halimizi değiştirmez veya farkındalığımızın genişlemesi için destekleyici bir unsur içermez. Eğer uzun zamandır kilo vermeye çalışıyorsanız, bu, yemek yemeyle aranızda bir aşk ve savaş ilişkisi var demektir ve sonuç olarak böyle gelgitler yanlış yeme alışkanlıklarına sahip olduğunuzun kesin bir göstergesidir.

Sağlıklı Kilo Anlayışını Oturtmak

Ayurveda bize sağlımızın, bilinçli seçimlerimizde saklandığını söyler. Bilinçli olarak yemek yemenin anahtarı bedenimize neyin fayda ve neyin zarar verdiğinin farkında olmamızdır. Bu, dengede bir kilo için en sağlıklı ve keyifli yoldur. Eğer koruyucu madde içermeyen, mevsiminde yetişen taze gıda maddelerini tercih ederseniz, bedeninizin ihtiyacı olan hem fitokimyasallar (bedenin bağışıklık sistemini güçlendirerek kişiyi hastalıklardan koruyan, besleyici değeri bulunmayan sebze ve meyve içlerindeki doğal koruyucu kimyasallar) hem de fizyolojiyi dengeli bir şekilde besleyen yapı maddeleri yönünden zengin bir seçim yaparak, açlık ve sağlıksız alışkanlıklarınız arasındaki dengeyi kurabilirsiniz. Medyada yer alan beslenmeyle ilgili tüm doğru bilgilere rağmen, dezenformasyon içeren birçok eski geleneksel diye programı haberleri sebebiyle de bugün toplumumuzda obezite tehlikesiyle karşı karşıyayız. Obezitenin muhtelif kalp rahatsızlıkları, felç, tip 2 diyabet ve çeşitli kanser vakalarıyla direkt ilişkili olduğunu yapılan yüzlerce araştırma neticesinde çok iyi biliyoruz. Peki neden çoğunluk, bilgiye bu kadar rahat erişilebilen bir zamanda kilo vermek için bu kadar yoğun çabalıyor? Bu kısır döngü, genetik bir bozukluk olmadığı takdirde yanlış alışkanlıklar, bilinçli yemek yeme yetisini geliştirmeme ve yemek yerken farkındalığı yemek dışındaki her şeye –örnek olarak telefon, e-posta, mesaj, sosyal medya, televizyon veya karşısındakiyle sohbete– yöneltmekten kaynaklanmaktadır.

Aşırı Yemek Yeme ve Duygularımız Arasındaki Bağlantı

Acıktığımızı hissetmeden sadece yemek saati geldi diye yemek yememeliyiz. Açlık, kan şekeri seviyesi düştüğü zaman bedenin doğal olarak kullandığı bir mekanizmadır. Açlık hissettiğimizde ya fizyolojimizin gerçekten beslenmeye ve enerjiye ihtiyacı vardır ya da bilinçsiz bir şekilde bir duygumuzu bastırmaya çalışıyoruz demektir. Beden (tıpkı evren gibi) her an bir değişim içerisindedir. Açlık, duygusal sebeplerle hissetmediğimiz sürece, fiziksel ve zihinsel dengemizi korumak için bizi uyaran en temel içgüdülerimizden biridir.

KISIR DÖNGÜYÜ KIRMA

Olumsuz bir duyguyla karşı karşıya kaldığımızda, fizyolojimizin enerji ihtiyacı olmasa dahi açlık hissedebiliriz. Birçoğumuz üzgün, sinirli, asabi, stresli, küskün, depresif, korkmuş olduğumuzda veya boşluk hissine kapıldığımızda ya da canımız sıkıldığında bir şeyler atıştırma dürtüsü hissederiz. Bu his temel bir dürtüdür. Çünkü bedenimizle gerçek bağlantımız kopmuş ve direksiyonu tamamen zihnimize kaptırmışızdır. Bu kısır döngüyü kırarak içinden çıkmak için açlık hissinin arkasındaki gerçek duygumuzla, yani gerçek ihtiyacımızla yüzleşmemiz gerekir. Çoğumuz bu yüzleşmeden korkarız, çünkü bunun için güvenli konfor alanlarımızı terk ederek, kendimize karşı mümkün mertebe dürüst olmamız, içimizden dahi söylemeye cesaret etmekte zorlandığımız duygu, düşünce ve arzularımızı netleştirerek, yüksek sesle söylememiz, bunu kulaklarımızla duymamız gerekir. Yaşamlarımızda değişim ancak bu noktadan sonra başlayabilecektir… Bilinçli seçimler ancak kendimizle bağlantı kurabildiğimiz ve kendimizi anlayabildiğimiz zaman ortaya çıkmaya başlar. Tüm bilgelerin söylediği gibi, farkındalığın anahtarı kendini bilmek ve anlamaktan geçmektedir. Sonuç olarak ihtiyacın üstünde aşırı yemek yeme alışkanlığı diyet programlarıyla değil, ancak ve ancak farkındalığı yükseltecek uygulamalarla sonlanabilir. Arzularımızın tetikleyicisi olan yeni hafıza kayıtlarını açabilmemiz ve bu yeni davranış biçimlerini sürdürebilmemiz için farkındalığımızın tetikte olması gerekir. Duygularımızın gerçek sebebinin anladığımızda seçim yapma hakkımızın da olduğunu görürüz ve zaman içerisinde otomatik olarak bedenimizi ve zihnimizi olumlu olarak besleyen yemekler, içecekler, arkadaşlar, iş ve partner seçimlerimizi yapmaya başlarız. Ve bir bakarız ki yaşamımız daha iyi, daha mutlu, daha sağlıklı ve daha huzur dolu bir rotaya girmiş…

“GERÇEKTEN AÇ MIYIM ?”

Ne zaman açlığınızdan daha fazla yemek yeme dürtüsü hissederseniz, bir durup burnunuzdan derin bir nefes alın, nefesi gene burnunuzdan rahatça uzatarak verin ve içinizden 10’a kadar sayın. Saydıktan sonra kendinize sorun: “Gerçekten aç mıyım, yoksa ……. mu hissediyorum?” Bu çok basit egzersiz sizi bir şeyler atıştırmak yerine, saklanmış duygunuzu keşfe götürecektir. Elbette dünyada bilinen en etkili farkındalık çalışmaları meditasyon teknikleridir. Düzenli meditasyon yapmaya başladığınızda tüm seçimlerinizin bağımsız gözlemcisi haline gelir ve yaşamınızı bir tiyatro oyunundaymış gibi yönetmeye başlarsınız. Meditasyon size deneyimlemek istediğiniz şekilde yaşamın açılımını sağlarken, fizyolojik açıdan da tüm sistemlerinizi dengeler.

Eğer kilonuzla ilgili uzun zamandır sorun yaşıyor ve bunu bir türlü aşamıyorsanız, kendinizi suçlamayın; kendinize karşı nazik, affedici ve müsamahalı olun. Bilin ki atıştırma isteğiniz bazı duygusal ihtiyaçlarınızın fiziksel dışa vurumudur.

admin

Sorry, the comment form is closed at this time.


© 2021 www.coolkadin.com, All Rights Reserved